Thurisaz - A Glance Of Misperception
Alan Walker - Sing Me To Sleep
2.Bölüm: ''Geceye Düşen Meşale''
Hayatım boyunca başkalarının şekillendirmeye çalıştığı biri oldum. Önüme koyulan engellere takılmamı bekleyen, bir başarısızlığımı görüp de fırsatını kollarmış gibi buna alkış tutan çok eller tanıdım. Hayatın en acımasız tarafına denk düşmüştüm lâkin ben o tarafı bile yaşanılabilir kılmayı bilmiştim. Zaten öyledir, kader acıtır ama kişi bunu kendi lehine çevirmeyi başarabilirse ruhunu yaşatır. İsyan eden, sürekli sorgulayıp ağlayan biri olmamak sanırım iyi bir huyumdu, çünkü var olduğum müddetçe isyan etmekten çok beni bu duruma itenlerin karşısında olacağımı biliyordum.
Sevin kendinizi,
Çünkü her şey böyle başlar.
Hayatım cam kırıklarıyla dolu bir yola benziyor olabilir ama ayakkabı giymeyi de yürümeyi de bilmek benim elimde ve ben bunun için çoktan yola koyuldum bile.
Müdür yardımcısının manasız sabah konuşması için okulun önünde toplanmıştık. Her gün aynı terane, sal artık ya. Sıkılgan bir vaziyette sıramda öylece durmuş müdür yardımcısı Arif Beyi dinliyordum. Daha doğrusu söyledikleri bir kulağımdan girip öbür kulağımdan çıkmadan uçuveriyordu. Az sonra büyük bordo renkli demir kapıdan çıkan Nazlı Hocayı görünce gözlerimi devirdim. Al işte, saç bakım kontrolü.
Derhal ellerime baktım ve tırnaklarımın çok da uzun olmadığını gördüm. Bileğimdeki tokayla saçlarımı özensizce toplarken sağımdaki kızın telaşlı bir halde tırnaklarını yediğini gördüm. Bu beni gülümsetmişti. Saçlarımı toplayıp, yakamı düzelttikten sonra Arif Bey nihayet kürsüden indi. Şubem b olduğu için ikinci sıradaydık. A şubesinin sırası bittiğinde ileriye doğru yürümeye başladım. O sırada İpek nefes nefese bir halde yanımda belirdi. ''Yetiştim,'' diye konuştu zar zor.
Mırıldandım. ''Nazlı Hoca radarı var dikkat.''
Onu görür görmez gözlerini irileştirerek homurdandı. ''Başlayacağım ha böyle işe.''
''Topla saçını çabuk,'' dediğimde bunun girişimini çoktan yapmış olduğunu gördüm. Birkaç saniye sonra iki basamak çıkıp ellerimi Nazlı Hocaya uzattım ve sıradan geçtim. İpek yanımda belirirken, ''Çiğköfte yoğuracağız sanki he, ne var şu tırnaklarda anlayamadım?'' diye konuştu.
Sakin bir halde üst kata doğru çıkarken alıp verdiği nefesin şiddeti varlığını hâlâ koruyordu. Basamakları çıkmaya devam ederken, ''Sen niye gelmedin?'' diye sordu. Az önce yaşanan olaydan bahsediyordu. Hissizce omuz silktim. ''Niye geleyim ki?''
Kaşlarını çatarken birlikte tuvalete girdik. Aynanın karşısına geçip saçlarımdaki tokadan kurtuldum. İpek de aynı şeyi yaparken birbirimize aynadan bakıp konuştuk. Dudaklarını bükerek, ''Ne bileyim, sonuçta tamam ayrıldınız ama görmedin mi halini? Ağzı burnu dağılmış resmen,'' dedi.
Neden umurumda olmamıştı?
Kaşlarımı yukarı kaldırırken saçlarımı omuzlarımdan geriye atıp, ''Kiminle kavga etmiş?'' diye sordum soğuk bir sesle. ''O çocuklar kimmiş?''
Az önce bana bakan o motorlu çocuk... Çok tuhaftı. Varlığı değil bakışları öyle hissettirmişti.
''Bilmiyorum,'' dedi İpek saçlarını düzeltirken. ''Ozan'ın çevresi sağlam değildir bilirsin.''
Histerik bir biçimde göz devirdim. ''Bilmez miyim?'' Derin bir nefes alıp verirken aynanın karşısından çekildim ve konuşarak tuvaletten çıktık. ''Ama artık umurumda bile değil. Gerçekten ne bok yerse yesin.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOTANIN ERVAHI (Kitap oldu)
Novela Juvenil''Şeytanın bileklerinde saklıdır belki de insanlığın rehberi zira böylesine bir insanlık yalnızca ondan öğrenilmiş kadar kötü olabilirdi.'' Her şeye rağmen yaşamaya devam etti çünkü yaşaması gerekti. İdealleri uğruna, hiçe sayılmış ruhu uğruna ve yı...