16.Bölüm: ''Toprağında Çürümüş Tohumlar''

109K 9.6K 20K
                                    

SYML - Mr Sandman

Model - Antidepresan Gülümsemesi

Merhabalar, geldik. Geçen bölümdeki aktifliğiniz çok güzeldi. Bunun için teşekkür ederim. Umarım böyle devam eder. Keyifli okumalar. Multimedyadaki müzikle okumanızı öneririm, unutmadan.

Minik bir dipnot: Karakterlere hakaret etmeden, bela okumadan, yargılamadan okursanız sevinirim. Onlar bizlerin fikir ve beklentilerine göre hareket etmek zorunda değil. Kötü karakterler hariç tabii. Dipnot bitti. ^^

16.Bölüm: ''Toprağında Çürümüş Tohumlar''

Güçlü biri olmaya çalışmak mı yoksa güçlü biriymiş gibi davranmak mı daha zordu?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Güçlü biri olmaya çalışmak mı yoksa güçlü biriymiş gibi davranmak mı daha zordu?

Belki de ömrüm bu soruya cevap aramakla geçecekti çünkü insan üst üste yediği darbeler karşısında aynaya bakınca bir bunu görüyordu. Yüzüne bakıyordu, yüzüme bakıyordum ve kanların çöktüğü gözlerimin akı, sanki eskisi gibi berrak olamayacaktı. Sevmek bu kadar mı zordu? Birini anlamak, birinin gözlerinin içindeki yarayı silmek varken neden oraya kan bırakmak daha kolaydı? Orayı kanatmak neden hep ilk tercih edilendi?

Neden sevmediniz beni?

Bunu avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum ama benden başka kimsenin duymayacağını biliyordum çünkü ben bağırırken bile insanların elleri çoktan kulaklarına kapanmış oluyordu. Çaba harcamıyorum artık. Tek başımayım. Her zaman öyleydim ve kimseden merhamet dilenecek değilim. Hiç kimseden bir beklentim yok kendim dışında çünkü benim en büyük savaşım kendim. Başkalarının beni yıkması umurumda değil, ben kendimi yıkmayayım o yeter!

Geceyi gündüz edemediğim bir vaktin içinde dolandım durdum tüm gece. Saçlarım ağırdı belki de bir gecede. Saçlarıma düştü o çaresizliğin karanlığı ve ben ışık aramak için uğraşmadım çünkü ne zaman bir parça aydınlık görsem, ne zaman bir yol görsem oraya attığım adımların devamı gelmiyordu. Gözlerimin önünde bir duvar vardı. Bomboş bir duvar. Tüm gece, sadece bu duvarı izlemiştim. Normalde yediğim dayağı unutur, güçlü bir halde toparlanırdım ama bu sefer öyle olmamıştı. Bu sefer çok ağlamıştım. Çok canım yanmıştı.

Ruhum ölmüştü.

Pikeyi üzerime doğru iyice çekip kendimi saklamak istedim. Sırtım Ömer'e dönüktü ve beni duymasın diye gece boyu bu pikeyi ısırmıştım. Taşmıştım, dolmuştu artık gözlerimin içindeki yaşlar. Ben direnmek zorunda değildim, birilerine hesap vermek zorunda değildim hatta gözyaşlarımı bile kaçak göçek akıtmak zorunda değildim ama hayat böyleydi. Hep bir zelzele, hep bir mücadele.

Buz gibi olmuş tenimi hissettim. Dudağımın kenarında kabarmış o yarayı deli gibi hissediyordum. Yanağımdaki izi, gözlerimin altındaki morarmayı bile. Bacaklarımı kendime doğru çekip hafifçe öksürdüğüm sıra Ömer'in sesini işittim. Omzuma dokundu. İrkildim. ''Abla,'' diye fısıldadı ürkek bir sesle. ''İyi misin? Acıyor mu yüzün?''

NOTANIN ERVAHI (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin