Öncelikle yeni başlayan herkese merhaba💙
Söylemek istediğim birkaç bir şey var lütfen okuyun.
Kitabı ilk başladığım dönemlerde yaşım küçüktü, başlarının yazım stilini beğenmiyorum fakat orijinalini de değiştirmek istemiyorum. İkinci olarak filmdeki ya da kitaptaki çoğu sahneyi değiştirdim, yani okuyacağınız kitap tam bir labirent kitabı değil. Örnek vermem gerekirse labirentten kaçma olayını kısa tutup kalan hikayeyi uzun tuttum. Bunu yapmamın sebebi bu olayı yazan çok fazla yazar var, farklı bir şey yazmak istemiştim o dönem. Ayrıca bazı sahnelerin kitap ya da filmle hiç alakası yok. Yani eğer tam bir labirent kitabı okumak istiyorsanız bu kitap sizi tatmin etmeyebilir.
Son olarak kitabı gözden geçirdiğimde bazı hatalarım varmış. Zaman kaymaları yaşamışım, hatırladığım kadarıyla bir ya da iki bölümdü, fakat ben yine de söylemek istedim.İyi okumalarr💙
Sarsıntıyla uyandım. Neredeydim ben? Bir kutu? Hayır hayır bir kutu için fazla büyük ve sarsıntılı. Sanırım bir asansördeydim. Tam ayağa kalkacaktım ki asansör birden haraket etti. Şaşkındım, buraya nasıl geldim? Asansör gittikçe hızlanmaya başladı. Tutunacak yer arıyordum bir yandan bağırıyordum "yardım edin!" Bacaklarım titriyordu. Neredeyse bayılacaktım. Midem çok kötü bulanıyordu . Ağlamaya başladım, ölecektim burada. Asansör hızını ikiye katladı. Yüksek ses midemi daha çok bulandırıyordu. Nefes alamıyordum, başım dönüyordu. Gözlerim kapanmaya başladı. Hayır bayılmamalıydım "derin nefes al sakin ol geçecek" bacaklarım beni ayakta tutamayacak kadar titremeye başlamıştı. Ben daha ne olduğunu anlamadan asansör büyük bir hızla bir yere çarptı. Kafamı o çarpışmada bir yere vurmuştum, kafam kanıyordu. Daha fazla dayanamadım ve gözlerimi kapattım.
İçeri ışık girmesiyle gözümü araladım. Başım, başım çok kötü ağrıyordu. Gözlerimi biraz daha açtığımda insanların merakla bana baktıklarını gördüm. "Bu bir kız mı?" "Yüzündeki saçları çekin de tipini görelim" kimdi bunlar? Ayağa kalkmaya çalıştım fakat olmuyordu, başım dönüyordu bu yüzden önümü net göremiyordum. Neresiydi burası, bir kabile miydi? Erkek kabilesi?
İçeri bir anda bir çocuk atladı. Atlamasıyla asansör sallandı. Dengemi sağlamaya çalıştım
"Hey Gally, yavaş tepin şu asansörde kıracaksın" ince kaşın adı Gally. Peki ben kimdim, adım neydi, yaşım, ailem nerede, ailem var mıydı? Kendimi bunları hatırlamaya zorluyordum, bu da başımın daha şiddetli ağrımasına sebep oldu. Gally üzerime doğru yürümeye başladı. İşte şimdi bittim, ilk önce derimi yüzecek daha sonra kızartıp afiyete yiyeceklerdi yamyamlar! Gally bana yaklaştıkça yaklaştı "hadi çaylak sonsuza kadar burada kalamazsın" kimdi bu ince kaş "uzak dur benden!" "Yaklaşma" sesim her seferinde daha gür çıkıyordu. Korkuyordum. Bunlar kimdi, bana ne yapacaklardı? Elini havaya kaldırdı sanırım bana yardım edecekti ama bir anlık panikle elini kavrayıp ters çevirdim, belinde birleştirip poposunun tam ortasında onu ittirerek tekme attım. Yeri yalamıştı. Sanırım biraz sert oldu, hayır hayır kendimi korudum.Bir uğultu başladı. "Koca adamı nasıl da kolayca devirdi" "çocuklar boşuna bakmayın o benim" onlara anlamaz gözle bakıyordum. Gally sinirle ayağa kalktı. Ahanda bittim ben çok kaşındım. Üzerime doğru yürüdü o anlık panikle hareket edemedim. "Minho' yu çağırın böyle manyaklarla bir o uğraşabilir" dedi sinirle. Minho kimdi? Kesin derimi soyacak kişi oydu. Gally asansörden çıktı. İnsanlar hala bana bakıyordu. Bana bakmaları hoşuma gitmedi. "Ne! Hayatınızda ilk defa mı kadın gördünüz?!"
Buradan kaçmalıydım. Asansörden çıktım ve bir anda ayağa kalktım karşımdaki adama baktım " vay canına, gerçekten bir kadın yollamışlar!" "çekil şuradan" diye bağırdım. Bir anda koşmaya başladım. Arkamdan sürü geliyordu. Bu neydi şimdi? Etrafıma baktım dört duvar.
Koşmaktan nefes nefese kaldım. Dalağım şişmişti. Kaçmanın bir anlamı yoktu zaten kapana kısılmıştım. Bir anda durdum. İnsanlar etrafımda yuvarlak oluşturmuşlardı. Hala bana bakıyorlardı.
Daha sonra kalabalığın arasından biri geldi. "Merhaba güzellik, ben minho. Sen?" gülümsemişti. Gözleri çekikti gülümce daha da çekiliyor, gözlerini hiç görmüyordum. Uzun boyluydu, inceydi. Sorusunu tekrarladı. "Sen?" Ben kimdim? Hatırlamıyordum. Adımı nasıl unuturum? Beynimi zorladım. Hadi hadi. Başım ağrımaya başlamıştı. Yüzümü ekşittim. Minho bunu farketmişti " neyse akşama hatırlarsın. Temel bilgiler dışında her şeyi siliyorlar, neyseki adımızı silmiyorlar" yine güldü. "Siliyorlar derken?" Daha da yaklaştı. Çok yakındı. Şaşkınlıkla ona bakıyordum, sorumu tekrar sormak için ağzımı açtım. Ama sadece nefes verebilmiştim. Gülümsüyordu. "Çocuklar bu şakayı hiç beğenmedim, çıkarın beni buradan" dedim gülerek. Minho'nun gülümsemesi küçülmüştü "keşke şaka yapsak... neyse hadi gel yüzünü yıkayalım yüzün çamur olmuş" dedi gülerek. Etrafımdaki insanlara baktım, bana neden hala garip garip bakıyorlardı? Onlara ne var anlamında bakış attım bir tanesi "çok güzelsiniz benimle çıkar mısınız?" Dedi, etrafındakiler gülmeye başladı. Uğraşmayacaktım.
Tam minho' yu takip edecekken başım dönmeye, midem bulanmaya başladı. Kafamın arkasında bir sıcaklık hissettim. Elimi kafamın arkasına götürdüm. Başım kanıyordu! Asansörde olmuştu sanırım. Paniğe kapılmıştım yine, bacaklarım titriyordu. Minho arkasına dönüp bana baktı "çaylak?" Bir anda bacaklarım beni taşıyamadı. Gözlerim kapandı. Kendimi bıraktım. Son gördüğüm şey minho'nun bana endişeli gözlerle bakmasıydı. Geçicek bunların hepsin bir kabus, sakin ol, sadece güzelce uyu yorgunluğun gidince uyan...