Gelen tıkırtıyla sarsılarak uyanmıştım. Gerçekten yorgundum ve hiçbir şey yapasım yoktu, yavaş yavaş umudum tükeniyordu. Adım sesi duyduğum an ensemden aşağı akan soğuk terle irkildim. Uyku tulumundan kollarımı yavaşça sıyırıp çıkardım, tam bacaklarımı çıkaracakken karşımdaki kapıda bir beden belirdi. Kapının yanındaki masanın üzerinde olan mum sayesinde yüzünü az biraz görebiliyordum.
Fakat bu adamı daha önce bu binada görmediğime o an emin olmuştum.
"Merhaba, bir sorun mu var?" Olabildiğince sakin bir şekilde sorduktan sonra elimi yavaşça Minho'ya yaklaştırdım uyandırmak için.
"Merhaba güzel küçük kıss" ürkütücü bir şekilde tıslarken elimle Minho'yu dürttüm. Nolur uyan lütfen!
"Bir şey mi arıyordunuz?" Bacaklarım titremeye başlamıştı fakat uyku tulumu sayesinde adam bunu görmüyordu, yani umarım. "Yemek arıyordum! Uyanık birine sormak istedim." Evet bir yamyamla karşılaşmadığım kalmıştı o da oldu! Yani gerçekten Minho uyanmayacak zamanı buldun!
"Konservemiz var isterseniz verebilirim." Çenem titremeye başlamıştı. Adam yavaşça odadan içeri girdi, gıcırdayan parkelerle tam karşıma geçti ve yavaşça eğildi. 40 lı yaşlarında bir adamdı, yüzünün bir kısmı kurumuş kan ve saçlarının bir kısmı yolunmuştu. "Gerek yok, yemeğimi buldum." İnanılmaz bir ciddilikle söylemesiyle gözlerim dolmaya başladı. Niye kimse uyanmıyordu, kimse mi duymuyordu?
Minho'yu sertçe sarsmamla mırıldanıp sırtını dönmüş uyumaya devam etmişti. Panik tüm vücudumu kaplamıştı ve mantıklı düşünememeye başlamıştım. Adamın kemikli elleri yüzümün önündeki bir tutamı tuttu ve yavaşça kulağımın arkasına ittirdi. Bir gözyaşım çoktan düşmüştü. Bağırdığım anda saldıracağını biliyordum, vücudum kaskatı kesilmişti.
O an adamın arkasından bir gıcırtı daha geldi. Adam hızla ayağa kalkıp etrafı kolaçan etmeye kapının önüne çıktı. Fırsat bu fırsat diyip yanımdaki masanın çekmecesinden tabancamı hızla çıkardım. Ellerim inanılmaz titriyordu tutamıyordum tabancayı. Sakinleşmem lazımdı fakat bu o kadar kolay değildi. Adam tekrar odaya döndüğünde elimdeki tabancayla sinirlenmiş bir yüz ifadesi yaptı. "Demek böyle olduk ha?" Etrafımdakilerin uyanması için bağırarak "Çabuk çık, yoksa öldürmek zorunda kalırım!" Demiştim. Sonunda aynı odada kaldığım insanlar hareket etmeye başlamıştı. Adam o kadar korkunç bir şekilde kahkaha atmıştı ki bu sese tüm binanın uyandığına yemin edebilirdim. "Ben zaten ölüyüm..."
Minho hızla kalkıp olayı kavramaya çalışır gibi bir adama bir bana baktı. "Şimdi güzel kıss, silahı hemen bırak yoksa ilerizekalı arkadaşlarımı buraya getiririm. Kapının önünde bendem komut bekliyorlar. Çok bir şey istemiyoruz merak etme, sadece biraz açız!" Üzerime doğru hamle yapmasıyla Minho kafasında sandalyeyi parçalamıştı. Adam hafif sendeleyip yere düştükten sonra hızla ayağa kalkıp Minho'nun üzerine atladı. Ve o an tekrar gerçekleşti: elimde silah, hareket eden insanlardan birine denk getirmem lazımdı. Hayır, bu sefer değil.
Adamın yırtık kıyafetinden tutup Minho'nun üzerinden aldıktan sonra duvara fırlattım ve birkaç el ateş ettim. Yapmak zorundaydım. İsyan beni çok değiştirmişti, o an fark ettim.
Minho Yaklaşık on dakika benim kendime gelmemi bekledi, ardından üzerini düzelttikten sonra bana dönüp "sana zarar verdi mi?" Diye sordu. Sesi yeni uyandığından dolayı kalın, bir o kadar da çekici çıkmıştı. Ardından kollarını yavaşça belime dolayıp beni kendine çekti, yüzünü boynuma gömdü. Boynuma küçük bir öpücük bıraktın sonra ellerimi boynuna doladım. İçimde bir şeylerin titrediğini fark etmiştim. Yavaşça göğsünden ittirip yüzünü inceledim. Çekik gözleri mutlulukla daha da incelmiş, giydiği kısa kollu tişört ona dar geliyordu.
