İnsanların bir şeye hazırlanır gibi bir hali vardı. "Neye hazırlanıyorlar?" Dedim. İlk önce bana baktı daha sonra yorgun bir şekilde gülümsedi. " senin için hazırlanıyorlar" Anladım anlamında kafamı salladım. "Hadi kalk çaylak, oturmaktan popom yere yapıştı biraz yürüyelim" demişti. Gülmüştüm. Sesi insanı o kadar rahatlatıyordu ki yada bilmiyorum belki sadece bana öyle geliyordur. "İsmimi ne zaman hatırlarım?" Dedim. İnsanlar bana hep çaylak diye seslenmesini istemiyordum, aslında olabilir ama niye olsun? "Bilmiyorum" demişti...
Akşam yemeği için kuyruk olmuştu. Karnım gurulduyordu ve bunu Minho duyarsa çok utanırdım. "Yemek yiyelim?" Demiştim. Olur demişti. Kuyruğa girdik. Dakikalarca bekledikten sonra sonunda yemeğimizi almıştık. Şimdi de oturacak yer aramaya başladım. Her yer doluydu. Yanımdaki Minho' ya "gel çimenlere oturup yiyelim" diyecektim ki yanımda Minho yoktu. Nereye kayboldu bir anda?! Ben umutsuzca oturacak yer ararken biri "çaylak" demişti. Bu ses Minho'nundu. Etrafa bakındım. Çimenlere oturmuş hunharca yemeğini yiyordu. Cidden bu adamı aç bırakıyorlar demiştim içimden.
Yanına gidip yere oturdum. Hala boğula boğula yemek yiyordu. Ben ona hayretle bakarken 1. sandviçini çoktan bitirmişti. "Neden bu kadar hızlı yiyorsun?" Demiştim gülerek. Ağzındaki yemeği bitirip "yavaş yersem az yesem bile doyarım, ama hızlı yersem çok yiyip doymam" demişti.
Yemek bitmiş, kutlamalar başlamıştı. Gally beni çağırmıştı. Ateşin etrafına toplanmış, ellerimizde yanan uzun odun parçaları vardı. Bu odunları yararlı şeylere harcayabilirdik!
Gally " hadi millet üç deyince atıyoruz!" Kalabalık üçten geriye saymaya başladı.Üç!..
iki!..
Bir!..
Herkes bir anda odunları ateşe atmaya başladı. Alevler yükselmişti. Herkes zafer dolu bağrışmalar bırakıyordu kayrana. Bense onları şaşkın bir şekilde izliyordum. İlk defa böyle bir kutlama görmüştüm. Yapıcak bir şey kalmamış sanırım diyerek alevlere ne uzak ne yakın bir yere oturmuştum. Minho yoktu, yine kaybolmuştu...Ben sessiz sakin alevleri ve insanları izlerken yanıma biri oturdu. Daha sonra sevecen bir sesle "selam!" demişti. "Selam!" Diye karşılık verdim. "Ben Thomas, muhtemelen sen daha adını hatırlamıyorsundur bu yüzden sana çaylak diyeceğim" demişti. Bir süre onunla konuşmuştuk. İyice kaynaşmıştık. Şakacı çocuktu, beni güldürmeyi başarmıştı.
"Koşucu olmak kötü bir şey mi?" Demiştim. Biraz düşündü "koşucu olmak demek cesur olmak, her an ölümü göze alabilmek demektir. insanlar burada iki yer temizliyorken yada yemek yapıyorken, onlar orada saatlerce molasız koşuyorlar, ayrıca yolu şaşırıp dönemezlerse yada kapı kapandıktan sonra gelirlerse hayatta kalma yüzdesi çok düşük. Sence bu iyi bir şey mi?" Demişti. Anladım anlamında başımı salladım. "Neden sordun?" Demişti içindeki meraka yenik düşerek. "Ben koşucu olmak istiyorum" dedim. Bana delirdin mi der gibi bakıyordu. "Hey amacım oraya girip kendimi öldürtmek değil, bize bir çıkış yolu bulmak." Demiştim. Sessizlik oldu
İleride bir toplanma olmuştu. "Orada ne oluyor?" Demiştim. "Normalde her yeni gelen çaylak orada dövüşüyor, ne kadar güçlü diye bakıyorlar. Ama sen kız olduğun için senin yerine başka biri dövüşüyor." Değişik...
susadığımı fark ettim "su almaya gidiyorum sen de ister misin?" Olur demişti. Ayağa kalkıp mutfağa doğru giderken o kalabalığın yanından geçmek zorunda kalmıştım. İnsanlar hınçla dövüşüyorlardı. Gereksiz enerji harcama diye düşündüm tam arkama dönüp gidecekken Gally "çaylak! Bir tur da seni döveyim mi?!" Demişti. nE?! Gally'e döndüm "benimle uğraşma lütfen saçma hareketlerinizi kendinizi saklayın." Arkamı dönüp mutfağa gidecekken Gally kolumdan tutup kendine döndürdü. Napıyor bu?! "Çaylağımız korkak çıktı! Hem koşucu olacak hem de güçsüz!" İğrenç bir şekilde gülmüştü. Beni eziklemiş miydi o? Sinirlenmiştim. Ne hakla beni aşağılardı! Çenem kasılmıştı "ooo küçük bebek sinirlenmiş" dedi alaylı ses tonuyla. Thomas gelmişti "Gally git kendine başka biri bul uğraşmak için!" Demişti. Kolumdan tuttu ve beni götürmeye çalıştı. "Thomas" dedim sakin bir sesle. "Hemen gelicem." dedim. Arkamdan herkes "çaylak çaylak" diye bağırıyordu. "Küçük bebek az sonra yeri yalayacak!" Demişti kalabalık daha yüksek sesle bağırmaya başlamıştı. Yere çizilmiş yuvarlağın içine girdik, burası dövüş alanı olmalıydı. Etrafıma baktım, insanlar dövüşmemi bu kadar mı istiyordu? Thomas bana yapma diye bakıyordu. Biraz daha etrafa bakındım. Minho beni görmüştü. O gelmeden bu işi bitirmeliydim. "İlk hamle senin olsun." zaten kazanan taraf ben olacaktım. Gally derin bir nefes aldı ve üstüme koştu. Tam yüzüme yumruk atarken kolumla elini engellemiştim. Diğer eliyle denedi. Yine engelledim. Yüzüme şaşkınlıkla nasıl ya dermiş gibi bakıyordu. O daha ne olduğunu anlamaya çalışırken ben karnına tekme atıp onu yere düşürdüm. O bağıran grubun sesi kesilmişti. Ayağa hızla kalktı üzerime koştu. Tam gelirken yumruğumu savurup yüzüne vurmuştum. Sert vurduğumu elimden anladım, elim acıyor! Gally tekrar kalkmaya çalıştı fakat kalkamıyordu. Kendini toparladıktan sonra kalktı "ç-çaylak" sözünü kesip "adım çaylak değil, adım yoona!" Adım yoona! Adımı hatırladım! Bir anda bağırış sesleri yükseldi" yoona! Yoona! Yoona!" Gally yanıma geldi "aramıza hoş geldin çaylak" demişti. Çaylak, bastırarak söyledi. Kalabalığa tekrar baktım Thomas, Newt beni hayranlıkla izliyordu. Kimse benden bunu beklemiyordu.
