Gözlerimi yavaşça açmıştım. Görüşüm hala net değildi. Gözümü kırpıştırdım. Bir süre sonra kendime gelmiştim.
Doğrulmaya çalıştım, yatakta dikleşmiştim. Elimde bir ağırlık hissediyordum. Minho elimi sıkı sıkı tutmuş, uyuyordu. Yavaşça elimi çektim. Ayağa kalktım, dışarı çıkıp temiz hava almak istiyordum.
Hava kararmıştı insanlar yemek için kuyruk oluşturmuştu. Kuyruğa doğru gidecekken biri "Yoona kalkmış!" Diye bağırdı. İnsanlar hızla yanıma geliyor, iyi olup olmadığımı soruyorlardı. Daha sonra tanıdık bir ses duymuştum. Etrafıma bakınıyordum. Kimdi bu? Newt! Ağlıyor muydu o?! Hızla yanıma geldi, sıkıca sarıldı. "Yoona uyanmayacaksın sanmıştık. Şükürler olsun ki uyandın!" Demişti. Sesi titriyordu. O an anlamıştım ki insanlar bana değer veriyordu...
Newt beni yemek yenilen masalardan birine oturtmuştu. "İyi misin? Bir yerin ağrıyor mu? Neden labirente girdin?! Bu çok tehl-!" Sözünü kesmiştim. "Öncelikle iyiyim sorduğun için teşekkürler. Biraz başım ağrıyor, ha bir de karnım aç. Labirente girdim çünkü iki insan yardım beklerken onları izleyemezdim ve tehlikeli olduğunu ben de biliyorum. Ama hayattayım. Biraz da ben sorayım kaç saattir uyuyorum?" "Yaklaşık 7 gündür uyanmadın" Ne?! Ama nasıl? İnanamıyorum uyurken zaman hızlı geçer derler gerçekten öyle olmuş olmalıydı. Sanki bir kaç saattir uyuyor gibiydim. Sessizlik oldu. Bu sessizliği sonlandırmak için konuşmaya karar verdim "Minho çok yorgun görünüyor, ona ne oldu?" Dedim. Newt yüzüme baktı derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. "Biliyorsun onu kurtarmak için girdin labirente. 7 gün boyunca labirente gitmedi, hep yanında kaldı. Vicdan azabı çekiyordu. Bazen yemek bile yemedi. Senden bir türlü ayrıladı, hep yatağın başındaydı anlayacağın. Git yatakta uyu diyorduk direniyordu inatçı keçi işte ne yapacaksın!" Dedi ve güldü. Ayağa kalktım "benim gitmem gerek." Newt de ayağa kalkmıştı. "Hey yemek yemeden hiçbir yere gidemezsin otur oturduğun yerde!" Sesi yumuşak ama bir o kadar da sert çıkmıştı. "Hemen döneceğim!" Diyip gittim. Minho'nun yanına gidiyordum.
İçeri girdim. Hala uyuyordu. Uyandırmalı mıydım? Hayır hayır biraz daha dinlense iyi olurdu. Hayır hayır, uyandırıp benim iyi olduğumu öğrenmeli diye düşündüm. Yanına gittim. Sakin bir sesle "Minho" demiştim. Bebek gibi uyuyordu. Bir kere daha "minho" demiştim. Gözlerini yavaşça açtı. Oturduğu yerde dikleşti, bana bakıyordu. Uykulu gözleri onu şirin yapıyordu. Birden ayağa kalktı. Gözleri ile beni süsüyordu. "Yoona!" Beni kendine çekti, sarıldı. "Bir daha seni göremeyeceğim sandım! Neden kendini kurtarmadın?! benim yüzümden, ilk seni düşünmeliydim!" "Hey hey bana bak! Senin yüzünden falan değil! Oraya kendi irademle girdim! Hem seni kurtarma-!" Sözümü kesmişti. "Bir daha asla birini kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye atma!" Sesi çok sert çıkmıştı. Bir kere daha sarıldı. "Minho çok sıkı sarılıyorsun, nef-es alamıyorum!" Dediğimi duymuş, benden ayrılmıştı. "Özür dilerim" boğazımı temizledim. "Ben acıktım yemek yiyelim mi?" Kafasını sallamıştı.
Yemeklerimizi almıştık. Minho yine hunharca yiyor, ben de ona bakıp gülüyordum.
Yemeğimiz bitmişti. Minho su içerken birden bir soru patlattım. "Yarın labirente beraber gideceğiz değil mi?" Dediğim şeyi duyunca su soluk borusuna kaçmış, öksürüyordu. "Ne! Hayır hayır sen burada kalıyorsun küçük hanım!" Hayır burada kalmayacaktım. "Minho o labirente gireceğim! Hayır sözümü kesme! Beraber gideceğiz zaten, senin yanından hiç ayrılmayacağım, söz! Bak amacım orada sokulmak değil, buranın illaki bir çıkış yolu olacaktır. Orayı bulmak için labirente giriyorum. Biliyorsun asansör bir daha inmeyecek. Bu demek oluyor ki bu deney sona erdi! Her şey bitti! Bir gün yemeğimiz bitecek sonra su! Ölmektense labirente girip şansımı denemeyi tercih ederim!" Sesim yüksek çıkmıştı, "burada kalamayız Minho, bunu sen de biliyorsun" sesim sakin ve rahatlatıcı bir tonla çıkmıştı. Kafasını öne eğmişti. O da biliyordu fakat elinden bir şey gelmiyordu...
Akşam olmuş, labirent kapanmıştı. Çimenlere oturmuş ateşi izliyordum. Ateşin çıtırtıları insanı rahatlatıyordu. Isınmaya çalışıyordum. Burada geceleri hava soğuk olurdu. Derken Mimho'nun sesi duyuldu "Yoona! Buraya gel!" Arkama döndüm, daha önce hiç girmediğim bir barakanın kapısından bana bağıran Minho, yanındaki Newt, thomas ve kaptan bana bakıyordu. Hızla yanlarına koştum.
Meraklı gözlerle onlara bakıyordu. Newt " gir içeri lütfen" demişti. Tamam anlamında kafamı sallayıp içeri girmiştim.
Vay canına! Bu da neydi şimdi?! Minho anlatmaya başladı "bu labirentin haritası elimizden bu kadar geldi imkanlar..." demişti. Hala merakla haritaya bakıyordum. Labirentin duvarlarını tahtadan yapılmıştı. Newt konuşmayı devam ettirdi " burada 8 kapı var, her gün labirent farklı kapılara açılıyor. Koşucu olduğun için bilmen gerektiğini düşündük." Burayı görmüştüm! Ortası boştu 8 kapıya açılan bölüm, ana merkez! "B-bunu nasıl yapmayı başardınız?!" Minho soruma cevap vermişti "3 yıldır buradayım her gün koşuya çıkıp duvarları ezberledim." Hala şaşkındım. "Peki çıkış yolu?" Thomas derin bir nefes alıp "maalesef bulamadık, belki buradan bir çıkış yoktur. Kim bilebilir ki?" Demişti umutsuzca "hey, buraya bizi nasıl soktularsa illaki bir çıkış yolu da vardır. Umudumuzu kaybetmeyelim . Bir çıkış yolu bulacağız!"
Yatakların olduğu yere gittim. Minho'yla oda arkadaşıydık. Alby Minho' ya güvendiği için bizi oda arkadaşı yapmıştı. Buna daha yeni karar verilmişti umarım çok şaşırmaz. Gözlerimi kapattım uyumaya çalıştım derken içeri Minho girdi. Yavaşça ona doğru baktım. Üstünü çıkarıyordu. Hemen başka tarafa baktım fakat "hey senin burada ne işin var?!" Demişti panikle, hala üstünü giyinmemişti "şu üstünü giyin ilk önce! Neyse oda arkadaşıyız bundan sonra yani Alby öyle dedi. Merak etme horlamam." Bu dediğime gülmüştü "ama ben horlarım rahatsız olacaksan kapı orada." Demişti gülerek.
2 saattir Minho'nun horlamasından uyuyamıyordum bir oraya bir buraya döne döne bir hal olmuştum. Sus artık sus! Burnunu kapatsam geçer mi acaba? Denemekten zarar gelmez. Ayağa kalktım yanına geldim, yavaşça burnunu kapattım. Birden kalktı "napıyorsun?!" Birden kalkınca korkmuştum. "Çok horluyordun, ben de burnunu kapatsam geçer diye düşündüm! Neyse sessiz olduğuna göre uyuyabilirim." Demiştim. Bu dediğime gülmüştü bu sefer başka tarafa bakmadım. Gülüşüne takılmıştım. "Hadi yat tamam sessiz olacağım." Demişti sakince. yatağımın içine girip gözlerimi kapattım. Gerçekten horlaması geçmişti. Nasıl oldu bu?
Düşünüyordum. Buradan illaki bir çıkış yolu olacaktı. "Elinden geleni yap ve buradaki insanları bu lanet yerden çıkar!" Bunları düşünürken uykum gelmişti. Kendimi çok da rahat olmayan yatağımda, uykunun kollarına bırakmıştım...