Arkadaşlar eheheh :))))
Yorumlarınızı bekliyorum, tepkileriniz benim için çok kıymetli💙
İyi okumalarr
~~~~~~
Gemiye bindikten sonra komutanın bize verdiği şekilde büyük gemiye dağılmıştık. Yanımda ne Chong Su ne Minho vardı, onlar geminin alt odalarına bakmakla görevlendirilmişti. En azından tek değildim, arkamda haritacı vardı.
Geminin güvertesine doğru ilerlerken olabildiğince sessiz adımlarla ilerledim fakat ister istemez botlarımız gıcırdıyordu, ki bunu bile duyabilirlerdi. Mutant virüslüler normallere nazaran daha iyi hislere sahipti.
"Komutan Minho'yla..." arkamdan gelen sesle bir süreliğine dikkatimi kaybetsem de silahımı daha sert kavradım, başka bir yerden çoktan çığlık sesleri geliyordu. Gemi steril değildi bunu biliyordum yine de insan bir umut işte...
"Aranızda bir şey var sanırım." Dedi cümlesini tamamlayarak. Bu durumda, böyle bir zamanda, ben bir taraflarımdan ecel terleri dökerken düşündüğü konu buydu? Sakin kalmalısın Yoona, arkandaki seni koruyacak kadar dikkatli değil belli ki.
"Sizinle ilişkisi nasılsa benimki de aynısı, sağ odaya giriyorum koridorda kalın." Odağımı bozmadan odanın kapısını hızla açtım. Ses yok, kan yok, sanırım zombi yok? Bundan emin değilim, ya saklanıyorsa?
Teker teker her şeyin altını üstünü kontrol ettikten sonra odadan dışarı çıktım. Fakat çıktığım gibi şoka uğramam bir olmuştu.
"Koridora bakmanızı söyledim, haritaya değil! İkimizin de hayatını riske atıyorsun." İnanmaz bir şekilde bakarken umursamazca büyük haritayı katlayıp göğsündeki cebe koydu.
"Pardon, olmaz bir daha. Ben önden gidiyorum." Silahını alıp hızlı adımlarla koridorun sonuna kadar gitmişti."Odalara bakmadık!" Şaşkın şaşkın arkasından bakarken arkasına bile bakmadan sola dönmüştü. Çantamın sağ cebinden telsizi çıkartıp teli havaya doğru kaldırdım.
"Yoona, tüm odalar mı kontrol edilecek? Tamam."
Birkaç cızırtı sonrası kötü kalite bir sesle muhtemelen merkezden cevap geldi.
"Merkez konuşuyor. Tüm odaları kontrol edin, ardından kullanılmayacak odaları kitleyin. Odaların anahtarlarını yanınıza alın, tamam."
Yavaşça kafamı kaldırdığımda 30'a yakın odayı görmemle gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim dertli dertli. "Tüm odalara tek başıma nasıl bakacağım acaba! Nereye gitti bu haritacı?" Telsizin telini aşağı indirip sesini kestim.
El mecbur az önce kontrol ettiğim odaya tekrar girip kapıyı kitledim. Ardından diğer odaya ilerleyip kontrol ettim...
. . . . .
Aradan belki de saatler geçmişti, son odaları kontrol ediyordum. Sanırım burada da bir şey yok... Masadaki anahtarı almaya giderken gördüğüm gazeteyle durdum.
İSYAN SONU DURDURMAK İÇİN DENEK ARIYOR!
Gazeteyi hızla kavrayıp yüzüme yaklaştırdım, hiçbir şey okunmuyordu. Gazete üç yıl öncesine aitti, üzerinde bir sürü iz, yer yer silinmiş yazılar ve ürkütücü bir yazım biçimi vardı. Normal bir gazeteye kesinlikle benzemiyordu. Çantamı yere indirdim, gazeteyi katlayıp çantamın içine sıkıştırmaya çalışırken koridordan büyük bir gürültü geldi...
Sessiz ama hızlı adımlarla kapının arkasına saklandım, belimdeki tabancayı tutup güvenlik kilidini açtım.
En az 10 kişi var, hatta 15!