2. Bölüm

3.4K 134 55
                                    

Gözlerimi yavaşça açtım. Başımda sarışın bir çocuk bekliyordu. "Uyandın mı? Bu şekilde tanışmak istemezdim ama olsun. Merhaba ben Newt. Tanıştığımıza memnun oldum." Bende anlamında kafamı salladım. Doğrulmaya çalışırken bana yardım etti. "Başın nasıl?" "İdare eder, teşekkür ederim" utanmıştı sanırım. Tam bir şey soracakken "al bu kıyafetleri, üstün kirlenmiş. Ben kapının önünde olurum rahat rahat giyin." Tekrar yatmak istedim fakat Newt izin vermedi "hadi kalk, yemeği kaçıracağız." "Tamam, tekrardan teşekkür ederim." Dedim ve gülümsedim.

Odadan çıktı. Yavaşça ayağa kalktım. Kısa bir süre başım döndü. Bir ayna vardı. Yüzüme baktım, çekik gözlerim, küçük burnum, pembe dudaklarım, omuz hizasındaki saçlarım, pürüzsüz cildim. Birden ne kadar güzelim diye geçirdim içimden. Dediğim şey gülmemi sağlamıştı. Son kez aynaya baktım "ahh kimi kandırıyordum tipsizim işte." Kıyafetlere doğru gittim. Bunlar nereden gelmişti? Newt kapıdan "çaylak yemekler soğuyor biraz hızlı olabilir misin?" Dedi. Tamam diye bağırdım. Eşofman ve sweat, bunları nereden bulmuşlardı? Sorgulamaktan akıl sağlığımı yitirecektim. "İleride ne olacağını öğreniceğim zaten sorgulamaya gerek yok." Kapıyı açtım ileride Newt vardı "hadi gidelim Tava'nın yemekleri çok güzeldir ha bu arada yemekten sonra senin için kutlama yapılacak." Bir kutlama eksikti. Harika.

Herkes bir kenarda toplanmıştı. Oraya doğru bakıyordum ki birden biri omzuma dokunda, arkama döndüm. Newt "beni çağırıyorlar gitmem lazım, şuradaki kalabalığa git yemek sırasına gir ve karnını doyur ben geleceğim tamam mı?" Beni tek başına mı bırakacaktı? Tamam anlamında başımı salladım. Koşarak bir barakaya gitti.

Karnımın guruldayışını farkettim. Yemek yemem lazımdı. Kalabalığa doğru gittim. Yemekte ne var diye bakacaktım ki yine herkes "kız geldi" "merhaba güzellik" " sana yemek veriyim mi?" Hayır anlamında başımı salladım. "Çaylak!" Üç dört kere daha çaylak diye bağırdı. Şu çaylak kimse bağıran çocuğu susturabilir mi? Bir dakika çaylak benim. Birden şaşkınlıkla arkama döndüm ki Minho ile çarpışmamız bir oldu. Ona yaklaşmamak için geriye gidecekken ayağım bir şeye takıldı dengemi kaybettim. Tam düşecekken Minho belimden tuttu. Cidden mi? Yere düşsem daha iyiydi. Ne bu yaz dizisi ana karakterlerin karşılaşma sahnesi mi?

Kendimi ondan yavaşça ayırdım. Boğazımı temizledim. Şu etrafımda bana bakan kesimden bıkmıştım bu yüzden "bana bön bön bakmayı keser misiniz rahatsız oluyorum!" Diye bağırdım. İşe yaramıştı! Bana bakmıyorlardı! Minho' ya döndüm "yemek alalım mı?" Dedim. Tek konuşulacak kişi oydu sanırım bir de Newt denilen çocuk.

Yemek almaya gitmiştik, tabağıma bir miktar patetes püresi koymuştu yanına da salata. Kendime bir bardak su aldıktan sonra oturacak yer aradım. Buldum! Yerime oturdum. Aklıma Minho geldi. Nerede bu?

Kenarda biri ile konuşuyordu. Sanırım konuşması bitmiş, saygıyla eğildikten sonra yemek kuyruğuna girdi. Yemeğini aldıktan sonra birini arar gibi bir hali vardı. Belki beni arıyordur diye el salladım. Beni gördü, gülümsedi. Yanıma doğru gelmeye başladı.

Karşıma oturdu. "Naber çaylak?" Dedikten sonra kıtlıktan çıkmışçasına önündeki yemeği yiyordu. "İdare eder,sen?" Ağzındaki yemeği yuttuktan sonra "bomba gibiyim." Dedi ve yemeği yine ağzına doldurdu. "Yavaş ye boğulacaksın." Dedim ve kahkaha attım. Görünüşü gerçekten komikti. Bana baktı, o da gülmeye başladı. Aslında aç değildim ama o kadar iştahla yedi ki ben de acıktım.

Yemeğimizi yedikten sonra "hadi seni kaptanla tanıştırayım." Dedi. Olur anlamında kafamı salladım. Giderken ona bir kaç soru soracaktım. "Kaç yıldır buradasın" "sanırım 3""Üç mü?!" Tepkime gülmüştü. Daha fazla soru sorasım gelmemişti. Sessizce kaptan denilen adamın yanında gittik.

Barakanın içine girdik daha sonra adam "yeni çaylak bir kız mıymış?!" Dedi "benden başka kız yok mu burada?" Biraz beni inceledi. "Buraya gelen ilk kız...bu muymuş?" Hey, bir erkek kadar güçlü olmayabilir ama benim de pırıl pırıl zekam var yani umarım öyledir demek yerine "evet benim." Dedim. "Neyse ben buranın kaptanı sana Newt burayı tanıtsın-demek istedim ama onun işi var. Minho tanıtsın o zaman." Minho' ya dönüp olur dedim. Gülümsemişti yine. O gülümseyince ben de istemsizce gülmüştüm. Mal mıyım ben neden güldüm ?! Salak kafam! Birden yere bakıp kendi içimde kendimi azarlıyordum. Bu yüz ifadelerime de yansıyordu. Kaptan gitmiş, Minho'yla baş başa kalmıştık. Daha fazla kendini tutamamış kahkaha atmıştı. Ona döndüm, vay canına gerçekten büyüleyici bir gülüşü vardı. Geri zekalı niye sapık gibi bakıyorsun adama dedim içimden. Minho' ya daha fazla bakmak istemiyordum, önüme dönüp çenemi dikkeştirdim. "Gidelim mi?" Dedim ani bir şekilde. Başını sallayıp barakadan çıktık...

Labirent deneyleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin