28. Bölüm

537 36 27
                                    

Yorum yapmayı unutmayın, yorumlarınız benim motive kaynağım💙

İyi okumalarr

"Ben ne yaptım bilmiyorum Minho! O yüzden soruyorum, ne yaptım?" Fısıldayarak konuştuğumda Minho kolumu tuttu. Sürükleyerek askeriyeye getirmişti.

"Ya yeter! Bırak dokunma bana, açıkla!" Sinirime hakim olamıyordum. Minho'nun usanmış tavrı zaten canımı sıkarken bir de insanların dik dik bakması daha da zoruma gidiyordu.

Beyaz koridorda peşinden giderken ona yetişmeye çalışıyordum, gereğinden büyük adımları vardı. E zamanında az koşmadı

Bir odaya girdikten sonra arkamdan kapıyı kapattı. İçeride bir büyük masa ve ona yakın asker vardı. Anladığım kadarıyla yüksek rütbeli olanlardı.

"Gel, otur şöyle." Minho Sandalyeyi üzerime atarcasına sürükledikten sonra kendi yerine geçti. Ne bu hareketler? Sandalyeye oturduktan sonra karşımdaki (tahminen aralarındaki en yüksek rütbeli) asker sinirle soluk verdi.

"Araştırmaların yanlış, verdiğin panzehir işe yaramaz, farkında mısın bilmiyorum ama senin yüzünden 18 askerim öldü!" Sinirle elini vurduktan sonra ayağa kalktı, sandalyesi de düşmüştü. Etrafta biraz dolandıktan sonra geri yerine geldi.

"Bize panzehiri kopyaladığını söylemiştin, virüsün hücredeki iyi anlamdaki değişimini göstermiştin. Güya tedaviyi bulmuş! Ne beklersin ki el kadar çocuktan! Güvendik, çoktan 18 ölü, 62 yaralım var."

"Ama işe yaramıştı..." büyük bir hayal kırıklığıyla söylediğim cümleden sonra gözlerim açıldı, hata yapmamıştım ki. Değişimi bizzat kendim gördüm. Doğru ilaçtı kullandıklarımız.

"Siktiğimin panzehiri bir halta yaramadı. Bu kız çocuğunu o tıpçıların başına koymuşlar bir de! Dalga geçermiş gibi karşımda hala inkar ediyor! O yüzden mi askerlerim öldü?" Masaya eğilip konuşması beni ürkütmüştü fakat şu an konsantre olamıyordum. Ben panzehiri teyit etmek için günlerimi vermiştim, sonucu da pozitifti. Nasıl olur...

"Madem oranın başısın söyle bakalım, kurşunu fark ettin mi?"

Anlamaz gözlerle bakarken bir kere daha masaya elini sertçe vurdu. Güçlü durman gerekiyor Yoona, ağlama kızım, hakkını savun.

"Kurşun normal silah kurşununa benziyordu, ayrıca ben tıpçıyım silahı sadece kendimi korumak için kullanırım. Kurşununa göre silah tahmin edemem o eğitimi bana vermiyo-" sözümü bitirmeme izin vermeden yanındaki asker konuşmaya başladı. Yanındaki asker, yüksek rütbeli askere göre daha sakindi.

"Kurşunda farklı bir virüs var. İnsan eli değmiş bir virüs, ve şu an 30'a yakın asker ölüm döşeğinde. Ülkedeyken biliyorsun ki oraya birkaç günlük ziyaretler yapıyoruz erzak için. İlk vurulan kişi Jake Fourest'tı. Normal kurşun sandık, çıkardık. Değilmiş. Jake yaklaşık 30 saat içerisinde zombiye dönüştü, daha saldırgandı. Üstelik beynini kullanabiliyordu. Sadece ses ve görme değil; koku, hissetme olarak daha bir sürü yeni tehdit geldi. Senin Panzehirine gelirsek, yeni virüsü daha da tetikledi. Hiçbir şekilde ölmüyorlar, herhangi bir uvuzu kopsa bile. Mutant zombi gibi düşünebilirsin. Başkan bundan bahsediyor."

Bana birkaç dakika sindirmem için zaman vermişlerdi. Yüzümü ellerimle ovuşturup boynumu esnettikten sonra sandalyemde dikleştim.

"peki bunun benim panzehirimle alakası ne?" Başkan yanıma koşarcasına gelip boynumu tuttu. Eli o kadar ağırdı ki boynumdaki kıkırdakların ezildiğini hissetmiştim. Orada saniyelerce insanların önünde boğazlanıyordum, bir kişi de kalkıp durdurmuyordu.

Labirent deneyleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin