Saat akşam dokuz civarıydı. Arada birkaç zombi çıkıyordu fakat onları da öldürüyorduk. İki saatte bir mola verip dinleniyorduk.
"Bu hızla bir haftaya varamayız!" Dedi Lea teyze sinirli bir sesle "hepsi bu uyuşuk kızlar yüzünden!" Diye devam ettirdi. "Ama onlar olmasa geceyi güvenli geçiremezdik, elimizdeki silahlar olmazdı ve-" Lea teyze sözümü kesmişti "tamam!" 65 yaşlarında bu kadar aksiyon yaşamak çok zor oluyordur diye düşündüm.
Harriet yanıma geldi "ileride bir tünel varmış, oldukça uzun olduğunu düşünüyoruz çünkü ışık görünmüyor. Ne yapalım?" Diye sordu ciddi ifadesiyle. "Kenarından dolaşalım." Dedi Chong Su fikir yürüterek. "Kenar yok, kenarında uzun bir duvar var. Karşı tarafa geçmek istiyorsak tünele girmemiz lazım." Dedi bilgiç bir tavırla, gözlerini devirerek bakışlarını bana cevirdi "evet, lider sensin. Sen karar ver!" Dedi ciddi ifadesini bozmadan. Lider ben miyim? Hiç sanmıyorum, Chong su olmalıydı. "Çevre civarda ne var? Herhangi bir dükkan, ev?" Dedim yere bakarak düşünürken. "Birkaç dükkan var ha bir de okul, onun dışında ıssız bir yer." Biraz düşündüm, derin soluk alıp "girmek zorundayız. Tünele kaç saatlik yol var?" Dedim gözlerimi kısarak. Hesaplıyordu herhalde, biraz düşündü "bir bilemedin bir buçuk. Önden giden koşucular bakmaya gitmiş. Ortada fazlasıyla zombi varmış." Dedi ayakkabılarına bakarak. "On dakika daha dinleneceğiz ve yola koyulacağız. Geceyi burada geçiremeyiz, zombi sayısı gittikçe arttı. Sabaha kadar orada oluruz diye düşünüyorum." Dedim Harriet'a bakarak. Onayladıktan sonra diğerlerine duyurmaya gitti.
Yolu yarılamıştık. Saat sabah 2 civarıydı. Her yer karanlık ve ürkütücüydü. Silahı olanlar silahsız olanların etrafında çember oluşturmuş, koruyorlardı. Eskiden her yüz adımda bir zombi çıkarken artık üst üste geliyorlardı. Neyseki mermim vardı, beni birkaç gün daha idare eder diye düşündüm.
Sonunda küçük kasabaya gelmiştik. Çalılığın arkasından sokağa bakıyorduk, fazlasıyla zombi vardı, sayılamayacak kadar fazla...
Etrafı incelerken kasadaki adamın dediği şeyi hatırladım "orada bir çete var, şanslıysanız yaşarsınız. Ha değilseniz ölürsünüz." Çete göremiyordum. Hem çete olsa burada zombi olmazdı, hepsini öldürürlerdi. Bir de çeteyle uğraşamazdık. "Okula gidelim, en sağlam orası." Dedi Chong su fısıldayarak. Onayladıktan sonra iki gruba bölündük. Ben ikincideydim Chong su da benimleydi. Min ji ve kardeşini birinci gruba verdim. İlk bizler gidecektik, temizse diğerlerini de çağıracaktık.
En doğru anı bekledik fakat ters giden bir şeyler vardı. Zombiler yolda yürüyorlardı. Sanki biri onları bir noktaya çağırıyormuş gibi gidiyorlardı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken bir patlama sesi geldi. Biri zombileri çağırmıştı! Burada cidden bir çete vardı! Bizi kurtarmaya mı yoksa yem etmeye mi çalışıyorlardı?
Chong Su korkuyla bana döndü "birileri bizi tuzağa düşürdü!" Dedi ve arkadan biri aniden kafama silah dayadı. Ne oluyor?! Bir süre nefes almadım "arkanı dön!" Dedi kükreyen sesiyle. Yavaşça sağdan arkamı dönerken korkuyla Chong Su'ya baktım. Onu zorla bir yere götürüyorlardı. Direniyordu fakat işe yaramıyordu. "Eğer dediklerimi yapmazsan seni yamyam zombilerin arasına atarız ve bundan asla korkmam, beni takip et!"
Adam beni çekiştirerek bir yere getirmişti. İçerisi ter ve yanık kokuyordu. Pis bir odaya soktu. Arkamda Harriet ve Thomas, yanımda Chong Su. Diğer tarafımdaysa tanımadığım bir kız vardı, korkuyla bağırıyordu. Saçını kazıtmış adam kıza ilk önce bir tokat yapıştırdı daha sonra bizim ağzımızı bantladı. "Kes sesini!" Diye bağırdı kıza. Kız yediyi darbeden bayılmıştı. Dehşetle izliyordum. Chong Su direnmeyi bırakmıştı, onu da gelmeden dövmüşlerdi yüzünün halinden her şey belli oluyordu. Kaşı patlamıştı, ve burnu kanıyordu. Acı çektiği her halinden belliydi. Adam sinirle bize baktı ve "yanlış bir şey yaptığınız an, hop öbür tarafa!" Bana doğru eğildi. Aramızda santimler kalmıştı. Sesim panikten çıkmıyordu, ellerim ve ayaklarım bağlıydı. Chong Su bir anda bağırmaya başladı, adamın ona bakmasını sağlamaya çalışıyordu fakat neredeyse beni yiyecek gibi bakan adam gözlerini benden ayırmamıştı. "Sen..."