19. Bölüm

4.8K 144 16
                                    

Medya; Dirim Çağıran

Dirim'in Ağzından;

Sıradan, sıkıcı bir pazar günündeydik. Ben bacaklarımı sehpaya uzatmış televizyondan açtığım filmi izlerken Anka da bahçeden içeri geçiyordu. Üzerindeki tişört ve eşofmanla bile çok güzeldi. En son birlikte oluşumuzun üzerinden bir haftadan fazla geçtiğini hatırlayınca önümden geçen onun bileğinden tutup kucağıma çektim. Halinden memnun bir şekilde sırıtıp kucağıma yerleştiğinde konuştu.

"Biraz ağır ol sert çocuk." dediğinde onu umursamayıp dudaklarımı boynuna bastırdım. Bir yandan da ona çaktırmamaya çalışarak kokusunu içime çektim. Ona daha önce hiç söylememiştim ama kokusuna bayılıyordum. 

"Bir haftadan fazladır bu günü bekliyorum ben." derken boynuna küçük öpücükler konduruyordum. Saçlarını diğer tarafa atıp kafasını da eğdiğinde bana yer açmış oldu. Kokusu ve teninin sıcaklığı beni etkisi altına almaya başlarken onun da mırıldanarak bana sokulması hiç iyi gelmemişti bana. 

"Odaya çıkalım." dediğimde kafa salladı ve kucağımdan kalktı. Bundan hoşlanmamıştım. Onu çevirip dudaklarımızı birleştirdiğimde o geri geri giderken ben belinden kavrayıp yönlendirdim onu.

Altımda kıvranan Anka'yla tam asıl yere geliyorduk ki telefonumun çalmasıyla sesli bir küfür mırıldandım. Anka da duymuş olmalı ki kıkırdadı. Gülüşü içimi anlam veremediğim hislere boğarken elimi gittikçe aşağı indirip kilodunun içine soktum ve telefonu cevapladım.

"Ne var lan?"

"Abi hemen şirkete gelmen lazım. Ahsen kaçırılmış, fotoğraf atmışlar bana. Beran kafayı yiyor burada." Kaşlarımın çatıldığını hissettim. Elimi hızla Anka'nın üzerinden çektim. "Tamam, tamam hemen geliyorum." dedikten sonra hızla kalkıp yerdeki tişörtümü aldım ve üzerime geçirdim. Odadan çıkarken Anka'nın seslenmesiyle ona döndüm. 

"Ahsen. Ahsen'i kaçırmışlar." Kim yapardı ki böyle bir şeyi? Kim cesaret edebilirdi? 

"Tamam, bekle ben de geliyorum." Kafamı iki yana sallayıp onu reddettim.

"Anka sen evde kal. Bir de seni korumakla uğraşmayalım." Orası çok tehlikeli olacaktı ve her ne kadar cesur ve gözükara olduğundan emin olsam da Anka'yı oraya götüremezdim. Bir de onun tehlike altında olmasını istemiyordum.

"Ben bilgisayar mühendisiyim unuttun mu? Belki bir yardımım dokunur." Bu sefer dediği bana da mantıklı gelmişti. Şirkette yeri bulduktan sonra onu orada bırakıp gidebilirdik. Kafa sallayarak onayladım onu ama gözlerim boynundaki izlere takılmıştı. Benim bıraktığım izlere. Normalde olsa bunu onun başına kakar hatta o izlerin üzerinden bir daha geçerdim ancak şu an Ahsen'in yanına gitmemiz gerekiyordu.

"Yalnız gelmeden önce üzerini değiştirsen iyi olur. Beş dakikaya hazırlan çıkalım."  

Sonunda şirkete vardığımızda hızlıca yukarı çıktık. Gediz ve Beran'ı o halde görmek bana hiç iyi gelmemişti. Anka'ya bilgisayarımı verip Beran ve Gediz'in yanına geçtim. 

"Ne zaman olmuş bu?" dediğimde Gediz sıkıntılı bir nefes verirken Beran da yeni oturduğu koltuktan kalkıp etrafta volta atmaya başladı. Beran ve Ahsen'in arasının farklı olduğunu biliyordum. Ben bildim bileli Beran Ahsen'e aşıktı. "Bize mesaj geleli yarım saat bile olmadı zaten hemen sana haber verdim ben. Bir saat önce de biz Ahsen'le konuşmuştuk şirketten çıkıyordu. O arada olmalı." dediğinde kafa salladım. 

Gözlerim Anka'yı bulurken parmakları ustalıkla klavyede geziniyordu. Nereye bastığından o kadar emindi ki gözlerini ekrandan ayırmıyordu bile. Önüne gelen saç tutamını hızlıca kulağının arkasına atıp tekrar klavyeye yerleştirdi parmaklarını.

Düşmedim Daha +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin