27. Bölüm

4.4K 149 14
                                    

Medya; Ahsen Poyraz

Handan teyzenin bebeği getirdiği günden bu yana iki hafta geçmişti. Şimdi ise öğle arasında biraz hava değişikliği olsun diye bir kafeye gelmiştim. Önümdeki bilgisayardan işimi bitirdiğimde saate baktım. Öğle arası bitmek üzereydi. Geç gitmeyi sorun etmezdim ama bir toplantım olduğu için hesabı isteyip eşyalarımı toparladım. 

Tam ayağa kalkmış arkamı dönmüştüm ki biriyle çarpışmamla tökezledim ve birkaç adım geriye attım. Çarptığım kişi sırtımdan tutup düşmemi engellerken ben de beni tutan kolunu sımsıkı tutmuştum. Kapattığım gözlerimi açtığımda gördüğüm kişiyle kaşlarım şaşkınlıkla kalkarken yutkundum. O da kaşları çatık bir şekilde yüzümü inceliyordu. 

"İyi misiniz hanımefendi?" diyerek beni doğrulttuğunda kendime gelerek kafamı salladım. "İyiyim teşekkür ederim." Hala yüzüne baktığımı görünce kaşları daha çok çatıldı. 

"Bir sorun mu var?" dediğinde kafamı iki yana sallayıp tebessüm ettim. "Kusura bakmayın birine benzettim de." Cevabımla beraber o da tebessüm etti.

"Doğrusunu söylemek gerekirse siz de bana tanıdık geliyorsunuz. Daha önce tanışmış mıydık?" dediğinde gülümsemem büyürken gözlerim dolmuştu.

Beni hatırlamıyordu.

"Zannetmiyorum." dediğimde kafasını salladı. "Bu kafeye sık geliyorsanız karşılaşmış olabiliriz." dediğimde kaşlarını kaldırıp indirdi ve çapkınca sırıttı.

"Zannetmiyorum. Sizin gibi bir kadını daha önce fark etseydim eminim tanışmış olurduk." dediğinde gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

Şu an resmen öz abim bana yürüyordu.

İşin daha fazla büyümesine engel olmak adına yüzüğün olduğu elimi kaldırıp gösterdiğimde alt dudağını dişleyip elini ensesine attı ve kafasını eğdi.

"Kusura bakma bacım, eşine de selamlar." dediğinde güldüm. Diğer elimdeki telefon çaldığında ekrana baktım. Arayan Ercü'ydü. "Pardon." dediğimde sorun değil dercesine bir hareket yaptı. 

"Efendim?"

"Bu hafta büyük yarış var gelecek misin?" dediğinde karşımda duran abime gülümseyip cevapladım.

"Gelirim büyük ihtimalle." 

"Tamam seni de yazıyorum." dediğinde kapattık. Bu çocuğun en çok bu huyunu seviyordum. Gereksiz konuşmalarla uzatmıyordu telefonu.

"Buralarda mı çalışıyorsun?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım. "Biraz uzaklaşmak istedim şirketten." dediğimde kafa salladı.

"Eğer vaktin varsa bir kahve içebilir miyiz?" dediğinde ona biraz tereddütle baktım. Birazdan olacak toplantı umurumda bile değildi abimle bir kahve içecektim. Asıl mesele Dirim'di. Dirim'e karşı bir şeyler hissettiğimi kabullenmiştim ve şimdi yanlış anlaşılmak istemiyordum. Gözlerimdeki tereddüdü görünce güldü. 

"Arkadaşça bir kahve." dediğinde güldüm. Kafamı onaylar gibi salladığımda az önce kalktığım sandalyeyi çekerek oturmamı sağladı. Gülümseyip teşekkür ettiğimde o da karşıma oturdu.

"Sanırım artık tanışabiliriz. Kerem benim adım." dediğinde gülüşüm biraz solsa da silinmedi. Adını bile değiştirmişler. 

"Anka ben de." dediğimde bana bir süre donuk donuk baksa da sonra güldü. "İsmin de çok tanıdık." dediğinde gözlerimin parladığına dair yemin edebilirdim. 

"Ne iş yapıyorsun Anka?" derken bir garson gelip siparişlerimi almıştı. "Bilgisayar mühendisiyim. Yazılım üzerine bir şirketim var." dediğimde kafa salladı. "Vaov. Bayağı zekiymişsin." 

Düşmedim Daha +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin