49. Bölüm

2.8K 128 6
                                    

Medya; Dirim Çağıran

Arabadan nasıl inip içeriye girdiğimi bile bilemezken endişeli gözlerim aradığını sonunda bulduğunda rahatlayarak derin bir nefes verdim. Üzerinde kan yoktu. 

Elindeki silahı çevirdiği yere baktığımda diz çökmüş bir adamla karşılaştım. Acıyla kıvranarak bacağını tutuyordu. Kaşlarım çatık bir şekilde ne olduğunu anlamaya çalışırken yerde yatan kişinin Şenol itinin oğlu Kaan olduğunu fark ettim.  

"Son kez soruyorum. Miraç nerede?" Dirim'in sorduğu soruyla Kaan ona çevirdi kafasını. "Tamam, tamam söyleyeceğim." Derin bir nefes aldım. Gözlerim doldu. Dirim kafasını bana çevirdi. Kaşları çatık bir şekilde bana bakış attıktan sonra Kaan'a eğilip bir şeyler fısıldadı ve ayağa kalkıp elimden tutarak geri çıktı. 

Arabanın yanına geldiğimizde artık dayanamadım.

"Neredeymiş? Söylemeden çıktık ama." dediğimde derin bir nefes alıp önümde durdu. 

"Ercan öğrenip gelecek." Kaşlarım çatıldı. Söylemek istediği başka bir şey var gibi davranıyordu.

"Ne oldu?" dediğimde sıkıntılı bir nefes aldı. "Biz Ercan'la beraber gideceğiz. Sen de Gediz'le beraber eve geçeceksin. Tam ağzımı açmış itiraz edecektim ki işaret parmağını havaya kaldırarak konuşmama izin vermedi.

"İtiraz kabul etmiyorum. Daha yeni doğumdan çıktın ve ne kadar belli etmemeye çalışsan da ben canının acıdığını biliyorum." Kaşlarım daha fazla çatıldı. 

"Benim bebeğim yanımda değilken canımın acısı umurumda mı sence?" 

"Senin umurunda olmayabilir ama benim umurumda! Şimdi sen Gediz ve diğerleriyle eve gidiyorsun ve ben de o piçi yakalayıp geliyorum."

Kafamı iki yana salladım. Derin bir nefes aldı. Elleriyle yüzümü kavrayıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. 

"Sen her şeyin üstesinden gelebilirsin biliyorum ama şu an değil Anka. Bu sefer çabalaması gereken benim." dediğinde derin bir nefes aldım. 

Gözümden bir damla yaş süzülürken alnımı göğsüne yasladım. "Onu bul Dirim. Kızımızı bize geri getir." dediğimde kollarını etrafıma sarıp saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.

"Eğer," dedikten sonra yutkundu. "Gerçekten yaşıyorsa onu getireceğim. Sana söz veriyorum."

********************

Saatlerdir burada oturmaktan başka bir şey yapamıyordum. Abim, Gediz, Ercü... Herkes buradaydı ve beni izliyorlardı. Yapacağım en ufak bir hareketle tetiğe geçiyorlardı. 

Dışarıdan gelen araba sesiyle hızla oturduğum koltuktan fırlayıp kapıya doğru koştum. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda Dirim'in arabası bahçede durmuştu. Dirim duran arabadan indiğinde adımlarım durdu. Büyük bir umutla onu izlerken hafifçe gülümsedi bana. Yüzündeki ifadeden ağlamış olduğunu anlamıştım. 

Yüzüm ağlamaklı bir ifade alırken gözümü ayırmadım üstünden. Arka kapıya ilerledi. Kapıyı açıp içeriye doğru eğildi ve doğruldu. Sırtı bana dönük olduğu için elindekini göremiyordum ama anladığım şey kalbimi sıkıştırıyordu. 

Arkasını döndüğünde kucağındaki daha gözlerini yeni açmaya başlamış bebeği görünce gözümden bir damla yaş aktı. Yavaş adımlarla ona yaklaşırken hala gerçekliğine inanamıyordum. 

Yaşıyordu. Benim bebeğim yaşıyordu. Evet bu ana kadar zaten öldüğüne inanmamıştım ama onu karşımda görmek bambaşka bir duyguydu. 

Bütün odağım bebeğimken onlara yaklaşmamla Dirim kollarının arasındaki bebeği bana uzattı. Onun da gözlerinden bir damla yaş akmıştı. 

Düşmedim Daha +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin