Bölüm 25

13.2K 371 49
                                    

Sabaha gözlerimi bu sefer alarm sesiyle değil, zırıl zırıl ve istikrarlı bir şekilde çalan zil sesiyle açtım.Kapıdakinin, kapıyı illa biri açana kadar bu sesli işkenceyi kesmeyeceği bariz belliydi.O yüzden pijamalarımla hızlıca aşağıya fırladım ve bir anda kapıyı açtım. Gelen kuryeymiş.Ard arda zili çaldığı için bende biriken sinirle kuryeye sert çıkıştım.

"Sabah sabah ne bu ısrar beyefendi! Zil bir kere çalınır hadi diyelim kapı açılmadı ikinci kez birdaha çalınırda, elli kezde olmaz demi ama hemde sabah sabah. Hiç görgü nedir bilmez misiniz?" diye bağırarak ard ardına cümlelerimi sıralarken kuryenin konuşmasına bile fırsat vermediğimi farkedip sustum.Kurye neye uğradığını şaşırtmış şekilde kekeleyerek:

"Ama.. Ama efendim.Ya da çok pardon hanımefendi, haklısınız kusura bakmayın. Bilemedim.Gerçekten çok çok özür dilerim." diyip mahcup bir şekilde bana bakarken, adama çok sert çıkıştığımı ve aşırı fazla tepki verdiğimi farkettim.

"Aslında ben özür dilerim, kusura bakmayın beyefendi çok aşırı tepki verdim.Sonuçta sizde işinizi yapmaya çalışıyorsunuz."

"Yok benim suçum, sabah sabahta elli kez zil çalınmaz ki .. Bu lafların hepsini hakettim ben.Tekrar tekrar özür dilerim."

"Beyefendi, tamam artık uzatmaya gerek yok. Neden gelmiştiniz?"

"Hasret Aslan'a bir kargo vardı.Onu getirdim."

"Hasret Aslan benimde emin misiniz kargonun bana geldiğine?"

"Evet kutunun üstünde Hasret Aslan yazıyor."

"Allah Allah kim bana, ne kargosu gönderir ki..?"

"Bilemiycem artık.Şuraya bir imza alıyım."

"Tamam."diyip imzayı attıktan sonra kuryenin önüme koyduğu boyum kadar kutuyla kapının ağzında kalakaldım.Bu neydi ve kimden gelmişti? Kutunun üstünde isim felan da yoktu.. İçeri alsam mı diye tereddüt yaşarken, ya bomba gibi tehlikeli birşeyse diye korktum. Zaten evde de kimse yoktu, annemle babamda nereye gittilerse artık. Ne yapacaktım? Boyum kadar kargonun kapının ağzında da duracak hali yoktu.

Yok ya boşa evham yapıyorum, ne bombası olcak saçmaladım iyice. Hemen kutuyu eve sokmak için kucakladım.Çokta ağır değildi. Salona götürünce temkinli bir şekilde açtım ve içinden çıkan şeyi görünce şok oldum. Boyum kadar oyuncak ayı çıktı. İyi de bunu kim neden göndermişti? Doğum günüm felanda değildi. Biraz düşününce bu oyuncak ayıyı gönderen kişinin Serdar olabileceğini düşündüm. Evet, evet odur ya... Yoksa kim niye durduk yere bana böyle bir hediye göndersin ki derken, oyuncak ayının sırt tarafında bir fermuar olduğunu farkedip, açtım ve içinden pembe bir mektup zarfı çıktı. Zarfdan parfüm kokusu geliyordu, bu koku tanıdık mı diye kokladım.Hayır! Bu ayıcığı Serdar değil, yabancı birisi yollamıştı çünkü bu parfüm kokusunu daha önce çevremdeki hiç kimsede hissetmemiştim. Zarfı tam açacakken dış kapı açıldı. Annemler spordan gelmişlerdi. Hemen zarfı pijamamın cebine soktum. Annemler beni salonun ortasında boyum kadar ayıyla görünce şaşkınlıklarını gizleyememişlerdi. Babam şaşkın bir ifadeyle:

"Kızım bu ayıcık nerden çıktı?"

Onlara mektuptan ve hediyeyi yollayan gizemli kişiden bahsetmeyecektim. Endişelenmelerini istemiyordum o yüzden bir tuhaflık olduğunu sezmesinler diye hafif gülümseyerek "Kutudan çıktı." dedim.

"Kutu nerden çıktı kızım?"

"Kuryenin arabasından."diyerek masustan lafı dolandırıyordum.Çünkü ne yalan uğduracağımı bulamamıştım bu yüzden zaman kazanmaya çalışıyordum. Annem araya girerek:

ÖĞRETMENİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin