Bölüm 38

3.5K 95 52
                                    

(Müzik de ekledim. Dinleyerek okuyun. Daha güzel oluyor.😊😉)

Allah kahretsin. Gözlerimi açtığımda, Arda karşımda sapasağlam dikiliyordu.

"Ölümde kurtuluş arama Hasret! Şimdi in arabadan. Zaten geleceğimiz yere gelmiştik. Kaza çokta mühim değil. İkimizde sağlamız. Başka arabayla döneriz. Önce işimizi halledelim."

"Lanet olsun sana pislik! Nefret ediyorum senden. Nefret!"

Kolumdan tuttu. Beni terkedilmiş, boş bir fabrikaya getirdi. Sandalyeye oturmamı söyledi.

"Ne o? Birazda burda mı saklayacaksın? Yeter be... Al! Al canımı."

"Misafirimiz var. Onunla görüştürmeye getirdim seni."

"Ne misafiri? Kim?" Dediğim sırada bir kız girdi içeri.

"Adı Kübra. Tanıdın mı?"

Tanımaz olur muyum? Serdar' ın mektupta evlendiğim dediği kızın adı Kübra'ydı. Oydu! Evet kız oydu.

"Sana demiştim. Bana inanmassan, gerçekleri gerçek kahramanlarından dinlettiririm sana diye. Sözümü tuttum. Ben çıkıyorum. Siz başbaşa konuşun. Ben kapının önündeyim."

O da geldi karşımdaki sandalyeye oturdu. Ve gözlerime dik dik bakmaya başladı.

Soğuk ve sert bir üslupla "Gerçek mi herşey ?" Diye sordum.

Parmağındaki alyansı gösterip "Sence?" Diyip. Dalga geçer gibi baktı gözlerime.

Sonra başladı anlatmaya...

"Evet herşey gerçek. Yıllardır beni seviyordu zaten. Seninle evlenebileceğine nasıl inandın, doğrusu hâla anlamış değilim. Sorunlarımız oldu. Belki de defalarca ayrıldık. Ama kopamadık. Ve en sonunda da evlendik. Sen sırf bu gerçeğe inan diye Urfa'ya kadar geldim. Artık Serdar'ın seni sevmediği gerçeğini o küçük beynine sok! Yuvamı da yıkmaya çalışma. Anladın mı?" Dedi ve gözlerimin içine nefretle bakmaya devam etti.

Ne desem ki kıza? Ne diyeyim? Yanlışın var o beni sevdi, sen yalan söylüyorsun desem. Beni terketti ona gitti. Herşey ortada.

Sustum sadece sustum ve boğazımda düğümlenen cümlelerle yutkundum. Gözümden bir damla yaş aktı, elime düştü. Ve bana bakan kıza sadece " Mutluluklar size." Diyip dışarıya çıktım. Kapının önünde Ardayla gözgöze geldik.

"Çabuk beni buradan götür Arda."

"Tamam bin arabaya hadi." Dedi. Ve yine o eve geldik. Odaya girer giremez koltuğa uzandım. Ve yüzüstü yatıp, sessizce ağlamaya başladım. İçim o kadar dolmuştu ki. Zor nefes alıyordum. Oda bana dar geliyordu. Ve en sonunda kendimi tutamayıp bağırmaya başladım.

"Neden?? Neden ben? Neden böyle? Neden hep uzak? Neden hep imkansız? Neden herşey hep güç? Diye... Ağlaya ağlaya uyuyakalmıştım.

Saatler sonra yeni yeni gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Kendimi o kadar halsiz ve bitkin hissediyordum ki. Bu tarif edilemez bir yorgunluktu.

Etraftan da anlam veremediğim şekikde sucuklu yumurta kokusu geliyordu. Kafamı başucumdaki sehbaya çevirdiğimde, tepside benim için hazırlanmış kahvaltıyı gördüm. Arda'nın işiydi bu yine.
Tepsiyle saf saf bakıştığım esnada Arda kapıyı açtı ve içeri girdi.

"Ooo hanımefendi günaydın. Nasılsınız? Bakın sizin için ellerimle sucuklu yumurta yaptım. Tadına bakın beğenecek misiniz?"

Elimle ağrıyan başımı ovuyordum.
"Defol git başımdan. Senin elinden zehir olsa yemem."

ÖĞRETMENİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin