Evet buydu, belkide yıllarca beklediğim ve dilediğim şey buydu. Şuan ki gibi onun kollarında, kokusunu ciğerlerime çekerek, aynı yastık da uyanmaktı. Fakat bu bir seferlik değil, bir ömürlük olmalıydı. Bundan sonra belki de sadece bunun için yaşayacaktım.
.....
Yanından kalkmak istemesem de ona sürpriz kahvaltı hazırlamak için yavaşça aşağı inmek zorunda kaldım. Mutfağa girip, dolabı açtığımda yiyebileceğimiz herhangi bir şey olmadığını farkettim. Sessizce arabasının anahtarını alıp, komşu köye gittim.
Buraya kalmaya geldiğimizde dedemlerin alışveriş yaptığı Mehmet amcanın marketine geldim. Dükkana girdiğim esnada Mehmet amcayı, kasanın yanındaki masada oturup, burnunun ucuna taktığı gözlüklerle, veresiye defterini temize çekmeye çalışırken gördüm. Sabahın erken saatleriydi, markette kimse yoktu. Bende onu görünce orada, bir an ki heyecanla:
"Mehmet amca."diye biraz yüksek bir şekilde seslenince elindeki kalem, temize çektiği sayfayı biranda karaladı. Adamcağızın dükkanına girip, o sessiz yerde öyle haykırırsan, böyle olur tabi.
Mehmet amca çok sempatik, sıcakkanlı, şakacı ve candan biridir. Benim ona seslenmemin üzerine kafasını kaldırıp bana dikkatle bakmaya başladı. Galiba beni tanımamıştı. Eee tabi bu da çok normaldi. Yazları dedemler buraya kalmaya geldiklerinde, arada bir onlara uğradığım sıra bu markete gelirdim. Aradan geçen onca zamanın ardından da tanıyamaması çok normaldi.
"Yavrum, kusuruma bakma ama ben seni çıkaramadım yahu." dedi mahcup bir şekilde.
"Mehmet amca benim ben. Kemal dedenin torunu Hasretim. Hani şu ileride, kasabanın çıkışındaki kulübe gibi olan evde kalan dede var ya, işte onun torunu."
"Haaaa şimdi hatırladım yavrum. Gel sen bakıyım bir yanıma. Yahu ne kadar büyümüşsün sen Hasret. Gerçekten çok değişmişsin tanıyamadım. Eee tabi hayırsız olursan böyle olur. En son yanlış hatırlamıyorsam geçen yaz dedenlere geldiğinde, buraya gelmiştin. Şimdi de o yüzden seni çıkaramadım, eee malum birde yaşlılık felan olunca kafa gitti."
"Mehmet amca ne yaşlılığı şuna bak turp gibisin. Sanki yıllar sana değil de sen yıllara meydan okuyorsun."
"Yok be yavrum, artık bizden herşey geçti. Elden ayaktan da yavaş yavaş düşüyoruz."
"Mehmet amca o nasıl söz öyle ya. Allah korusun. İyisin iyi. Daha yaşayacak çok uzun yıllar var. Neyse bu kötü konuları unutalım da kaldığımız yere dönelim. Dediğin gibi belli bir süre gelemedim, bir takım şeyler oldu felan filan derken bir yılı devirdik. Şimdi de geldim, seni yine burada gördüm çok mutlu oldum."
"Bende seni görünce çok berhudar oldum evlat. Gel şöyle oturalım da iki laflayalım." demesiyle gözlerinden yaşlar akmaya başladı.
"Görüyorsun gelmişim seksen yaşıma. Ne gelenim var ne gidenim. Kalmışım burada tek başıma. Bir oğlan var, Allah başımdan eksik etmesin de onunda kendi işi gücü var nereye kadar başımda duracak. Bende burada marketi idare etmeye çalışıyorum. Sen neler yapıyorsun kızım. Anlat bakalım. Hiç sesin sedan çıkmıyor."
"Ne yapıyım Mehmet amca. Kaptırmışız gönlümüzü bir denize, gerisinde sürüklenip gidiyoruz. Sonunda beni ne bekliyor,bende bilmiyorum."
"Hayırdır kızım. Yüreğini çalan o deniz de kimmiş?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖĞRETMENİM
Teen Fiction"İmkansız bir aşkta, imkan yaratmak için bu kadar acı çektiniz mi siz de ?"