"Burası da neresi, ne oldu bana ?" etrafıma bakınca hastahanede olduğumu anlamam fazla sürmedi. Kimse yoktu yanımda ama dışardan tanıdık iki ses geliyordu, biri İclal'in sesiydi, diğeri de onun.. Ne yani o da mı burdaydı? Kafamda soru işaretleriyle boğuşmaktan yorulduğumu farkedince İclal'e seslendim. Kapının açılmasıyla "Serdar"diye haykırmam bir oldu. Neden ona böyle bir şey söyledim hala bende anlamış değilim ama onun tepkisiyle yerin dibine girseydim keşke diye içten içe kendimle didiştim. "Serdar öğretmen demek istedin heralde demi Hasret" dedi ciddi ve ukala bir üslupla. "Eeeevet" yine bir hayal kırıklığı daha, lanet olsun. Ben nasıl bir sevdaya yelken açmışım Allah'ım. Gelmeyecek gideni, olmayacak bir nedeni beklemek gibi acı verici.. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı, engel olamıyordum. Bu gün olanlar çok fazlaydı, bu duyduklarım ve yaşadıklarım kâbus gibiydi.. Bana doğru eğildi "Neden ağlıyorsun Hasret?"
"Acıyorrr"dedim, elini tuttum kalbimin üstüne getirdim. "Burası acıyor, canım yanıyor."dedim. "Hemen doktoru çağıralım."
"Gerek yok , ara ara böyle oluyor sonra kendiliğinden geçiyor." dedim, elini çekti . Gözyaşlarımı sildim. İclal de kenara çekilmiş olan biteni izliyordu. "İclal ne oldu bana?"
"Canım lavobada ağlarken bayıldın, bende ne yapacağımı bilemedim Serdar öğretmeni çağırdım seni kucakladığı gibi hastahaneye getirdik. Doktor da küçük bir sinir krizi geçirdiğini söyledi" demesiyle başımdan kaynar sular döküldü. O an Serdar odada olmasaydı İclal'i parçalardım. Adamın yanında ağladığımı söyledi, o da yetmiyormuş gibi birde bayılınca onu çağırmış hemen. "Yeter ya diye istem dışı" bir anda haykırdım. İkisi de soru dolu bakışlarla bana bakıyordu. Mahçup bir tavırla "Yani burda yatmaktan sıkıldım, bu kadar yeter demek istedim" diye ekledim. Serdar "İclalcim senden bir şey rica edebilirmiyim, Hasret'le bir şeyler konuşmam gerekiyor , bize biraz müsade eder misin ?" Buda nerden çıktı, ne konuşacaktı benimle ya? Yoksa anlamışmıydı, ona karşı hissettiklerimi? İclal bir şeyler mi söylemişti ona? Hayır bu olmamalıydı, daha zamanı vardı . Şimdi öğrenmemesi gerekiyordu. Bu konu burda , en azından hastahanede ben bu haldeyken konuşulmamalıydı. İclal'e izin verme gibisinden kaş göz hareketi yaptım ama ne fayda. "Tabi hocam, müdür beyde Hasret'in durumundan beni de haberdar edin demişti bende o sırada müdür beyle konuşurum" dedi ve çıktı odadan. Odayı derin bir sessizlik bürüdü. Yeşil gözlerini, göz bebeklerime odakladığı anda elim, ayağım boşaldı, içim titriyordu. Allah'ım ne kadar güzel bakıyordu. O gözler, o beden bana ait olsa ne olurdu ki sanki. Vücudumu ateş basmıştı, terlemeye başladım. Ellerini tutmak, gözlerinin içine bakıp seni çooook seviyorum, her şeyden herkesden çok seviyorum. Uzun zamandır yüreğim, sana söyleyemediğim sevdanla yanıp kavruluyor. Her gece benim olman için dua edip, gözlerimi senli hayallere yumuyorum demek istedim, diyecektim de dilimin ucuna kadar geldi ama söyleyemedim. Sevgilisi vardı onun. Aralarına giremezdim. Hem ben bunları söylesemde onun için hiçbir şey imâ etmeyecekti ki.. İkimizde susuyorduk. Tam konuşmaya başlayacaktı ki. Yine o telefon çaldı. Hayır olamazdı yanımda bir kez daha sevgilisiyle konuşmasını dinleyemezdim, bu kez dayanamazdım. İnşallah o değildir diye içimden dua ettim. "Birtanem saat 15.30 da gelicem , o zaman yüzyüze konuşuruz bunları dedim ya, ona göre plan yaparız.Daha güzel bir sürpriz hazırlarız annene. Telefonda olmaz tamam mı canım? Görüşürüz" dedi ve kapattı telefonu. Kız annesine sürpriz hazırlıyordu heralde, ilerde onunda annesi olucak ya oda yardım ediyordu sevgilisine. Biraz daha durursam burda, bir sinir krizi de hastahanede geçircektim.. Aşık olduğum adamın sevgilisi olduğunu bilmek canımı çok yakıyordu, hele de yanımda bir başka kıza birtanem, demesi ne kadar kötü hissettirdi bana. Ordan kaçmak istedim ama yapamadım . Bütün konuşmayı duymak zorunda kaldım. " Sevgilin mi ?" dedim. Ne yaptım ben ya, bir anda ağzımdan çıktı bu soru. Lanet olsun. Sanane Hasret niye soruyosun, sana mı kalmış . Sanki anlamadın bir de utanmadan soruyosun diye içimden kendimle kavga ederken. "Hayır, sevgilim yok ayrılalı baya oldu." dedi. Neeeeee, o sevgilisi değilmiydi, iyide kimdi niye birtanem diyordu. "Yeğenimle konuştum, sabahta aramıştı konuşmuştum ya , annesinin doğum günü, sürpriz yapcakmış, bende ona yardım etcektim onun için arayıp duruyordu. Neyse biz konumuza dönelim" dedi. Yine ağlıyordum ama mutluluktan, vazgeçmek zorunda kalmayacaktım Serdar'dan . Bir şansım daha vardı. Allah'ım şükürler olsun. Sevincimden havalara uçucaktım. Her şeyi yanlış anlayıp, yorumlamıştım. İlk kez bir şeyi yanlış anladığım için bu kadar seviniyordum. Ama bu bana ders oldu. Elimi çabuk tutup Serdar'a söylemeliydim duygularımı yoksa onu kaybedebilirdim. Doğrusu insan kazanamadığı şeyi kaybedebilir mi orasıda tartışılır. Normalde 12.sınıfta mezun olacağım zaman söylemeyi düşünüyordum, yani bir yıl sonra.Çünkü onun öğrencisi olmam da bu aşka engeldi. Fakat şimdi dengeler değişmişti. Daha erken söylemeliyim, artık itiraf etmeliyim ama bugün bu şekilde değil.. Tabi halâ öğrenmediyse diye kafam da kurarken cümleleri. "Yine niye ağlıyorsun, kalbin mi ağrıyor?"dedi. "Hayır ağrısı halâ devam ediyor da ondan dolayı ağlamıyorum."
"Peki neden, bu konuyu konuşalım diye İclal'i gönderdim. Bugün okulda sinir krizi geçirip bayılacak kadar ağlamanın sebebi neydi?" Al işte İclal beğendin mi yaptığını. Ne diyecektim şimdi adama . Şey ben seni çok seviyorum, telefondaki kişiye birtanem diyince sevgilin olduğunu düşündüm, bu yüzden ağladım mı diycektim. Serdar'ın karşında çalışmadığı yerden soru gelince yazılı kağıdına boşboş bakan öğrenci gibi gözlerine bakıyordum. "Konuşmayacak mısın Hasret, seni bu kadar üzen şey ne, ben senin öğretmeninim bana güvenip bir sıkıntın varsa anlatabilirsin, ailenle ilgili bir durum mu, yoksa başka bir şey mi?" Ne diyecektim ya. Halâ bir yalan düşünüyordum. Gerçeği asla söyleyemezdim. "Şeyyy eevett ailemle ilgili, annemle biraz tartıştım da. Morelim bozuktu o yüzden ağlıyordum. Sonra heralde halsiz düşüp bayılmışım." diyip ânı kurtarmak istedim. "Seni üzen bu meseleyi bana anlatmak istersen dinlerim Hasret, güzelim içinde tutma benimle paylaş" dedi. Bana güzelim dedi aslında güzel bir kelime söyledi ama ben bunu duyunca üzüldüm çünkü beni çocuk gibi görüyordu. İnanamıyorum offf ya. Ben onun gözünde bir çocuğum. Aslında haklı o 33 yaşında, ben 17 yaşındayım ama aşk yaş dinlemiyor ki. O bu şekilde görüyorsa beni, duygularımı İtiraf ettiğimde de söyleyecekleri belliydi. Ne yapıcam ben , ne yapcam? Çok yorgundum, bir an önce eve gidip yatağıma girip her zaman ki gibi yorganı başıma geçirip karanlıkta tek başıma düşünmek, dinlenmek istiyordum. Bugün gerçekten benim için çok talihsiz geçti.. "Hayır anlatamam özel meseleler." diyip geçiştirmeye çalıştım. Sitemli bir ses tonuyla "Sen bilirsin Hasret yinede anlatmak istediğin bir sıkıntın olursa gelip benimle paylaşabilirsin güzelim unutma tamam mı ?"
"Beni düşündüğünüz için teşekkür ederim , dediklerinizi unutmayacağım."O sırada doktor geldi içeri, bayan doktordu. Sevecan bir ses tonuyla "Hastamız nasıl olmuş bir muayene edelim bakalım."dedi. Serdar bana cevap fırsatı vermeden "Daha iyi olacak" dedi. Nerden biliyorsa daha iyi olacağımı, bilmeden konuşuyor işte. Kafamı Serdar'ın dediğine onay verir gibi aşagı doğru salladım. Doktor : " Serumunda bitmiş, bir tane de sakinleştirici yazıcam kendini iyi hissetmediğinde içersin, kafanada her şeyi takıp bu kadar üzme kendini bir daha." Serdar'a doğru döndü "Taburcu işlemlerini de yapıyorum, hasta hazırlanınca gidebilirsiniz" dedi. Serdar "Teşekkür ederiz" İclal tükenmek bilmeyen enerjisiyle içeri girdi "Hadi kalk artık bu kadar tembellik yeter, Hasret" demesiyle Serdar'la ben bakışıp gülmeye başladık. "Emrin olur İclalcim" dedim alaylı bir ses tonuyla. Serdar "Kızlar ben kapının önündeyim, İclal Hasret'e yardım et hazırlansın artık evinize bırakayım sizi, yolda da anneni ararız merak etmişlerdir, okul çıkış saatini de geçti vakit "dedi kapıyı çekti ve çıktı dışarı. "Anneme söylemediniz mi ?"dedim. İclal sırıtarak "Yok telaşlanmasın diye söylemedik de, ne konuştunuz oda da başbaşa Serdarcığınla onu anlat bakalım" İclal biliyordu Serdar'a olan hislerimi, ondan başkada kimseye söylememiştim zaten. "İclal şimdi o kadar yorgunum ki eve gidelim o zaman anlatırım, gerçekten halim kalmadı" dememle İclalin de sitem ederek "Aman iyi tamam, illaha meraktan çatlatcaksın beni." demesi bir oldu. İclal'le arka koltukta oturuyorduk, Serdar aynadan sürekli bana bakıyordu, iyide neden? Yoksa oda benden mi hoşlanıyordu. Nasıl da saçmaladım iki dakikada . Ben öğrencisiyim o böyle şey düşünmez ki.. diye diye kendime kızmaya başladım yine.Hiç kimse konuşmuyordu, gözler bakışıyordu sadece...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖĞRETMENİM
Teen Fiction"İmkansız bir aşkta, imkan yaratmak için bu kadar acı çektiniz mi siz de ?"