Zaman su gibi akıp gidiyor, fakat biz buna engel olamıyoruz. Bazı şeylere de engel olamadığımız gibi...
Yeni güne gözlerimi açtığımda, camda gördüğüm manzara süper ötesi bir şeydi. Kar yağmıştı. Bembeyaz, tertemiz kar taneleri camların önlerini, yolları, arabaların üstlerini, ağaçları her tarafı tek renge, sadece beyaza boyamıştı. Manzara camın önünde saatlerce oturup izlenecek kadar çok güzeldi. Bende durup, kesintisiz beyazlığı izliyordum ki, İclal giydiği renkli montu, botu ve şapkasıyla bir anda yolda belirdi, kafasını çevirmiş bana bakarak, bu görüntüyü dağıtmıştı. Elindeki kar topunu cama atıp :
"Hasret..Hasret! Hadi kanka, hazırlan in de aşağıya biraz kar topu oynayıp öyle okula gidelim. Baksana ne kadar güzel her yer." diye sabahın köründe aşağıdan avazı çıktığı kadar bağırıyordu, bu bağırmakda değildi, heyecandan çığlık atıyordu adetâ. Şu kızın, bu huyu beni bezdirmişti. İnsan biraz sessiz olur yani.
"İclal biraz sessiz ol, herkes uyuyor bizim sesimize uyanmasınlar."diyerek aşağı doğru eğildiğimde, İclal ikinci çığlığı bastı:
"Hasrett.. Ya sen halâ pijamalarla mısın? Bugün akşama hazırlancaksında bende görücem. Ne kadar uyuşuksun offf ya... Git hazırlan. Bak halâ camdan aşağıya bakıyor. Kime diyorum uyuz Hasret.." yine bağırarak konuşuyordu. Hemen aşağı fırladım. Kapıyı açıp :
"Çabuk içeri İclal, hadi çabuk eve gir." diye çekiştirdim.
"Ya ne oldu? Niye çekiştiriyorsun beni?"diyerek kapının önünde tartışmaya başladık bu seferde.
"Halâ soruyor musun? Ya insanlar rahatsız olcak. Hem bizim yan tarafa yeni komşular taşınmış. Kadın biraz sıkıntılı, sesden hiç hoşlanmıyor. Annemi geçenlerde, sabah 7 buçuk gibi sizin ordan sesler geliyordu. Uyuyamadık. Eşimde gece çalışıyor, sabah gelip uyuyor. Biraz dikkatli olun diye uyarmış. Annem de bana söyledi. Lütfen! İclal biraz sessiz olalım." diyip cümlemi tamamlamamla. Bahsettiğimiz kadın geceliğiyle kapıya çıktı. Komşumuzu ilk kez gördüm. Annem otuz yedi yaşındaydı, bu kadında en fazla annemden üç yaş büyüktür. Orta boylarda, hafif kilolu bir bayandı. Birazda fenaya benziyordu. Yüzündeki ifadeden bu açık ve net anlaşılıyordu. Kadın öfkeli bir şekilde :
"Bu ne ya, sabah sabah bu kadar ses yapmaya utanmıyor musunuz? İnsanlar uyuyor burda, ne konuşcaksanız sessizce konuşun yada susun. Kaç kez uyarıcaz daha? Biraz terbiyeli olun insanlara karşı. Ahh şimdi ki gençler, bir kendilerini düşünürler zaten.. " diye kadın bize kızıyordu. Söyledikleri karşısında şaşırdım kaldım. Çünkü bu kadar çok tepki göstereceği boyutta İclal'le uzun soluklu bir konuşmamız geçmemişti.
"Hanımefendi özür dileriz, bir daha olmaz dikkat ederiz."dedim.
"Hasret, ne dikkat etmesi yaa. Bu kadın kafayı yemiş. Ne ses yapmışız be! Siz uyumayıp dışardakileri dinliyorsunuz herhalde. Hem terbiyeyi biz sizden mi öğreneceğiz. Ayrıca bu yaşınıza gelmişsiniz, tanımadığınız insanlara böyle sıfatlar takmaya utanmıyor musunuz ?" diye İclal kadınla tartışmaya başladı. Kadın ona, o kadına bağırıyordu, ne kadar susun desemde tartışmalarını engelleyemiyordum. Kadının evinden en az on dokuz yaşlarında, zayıf, uzun boylu, kumral, yeşil gözlü bir genç çıktı. Üzerinde altı üstü küçük kareli takım pijamalar vardı.
"Anne! Ne oluyor burda? Neden tartışıyorsunuz?"
"Oğlum, sabahın bu saatinde dışarda bağırarak, kahkaha atıyorlardı. Bende baban uyanmasın diye. Üslubuyla uyarmaya geldim. Benimle laf dalaşına girdiler. Ağızlarına geleni söylemeye başladı bu ikisi.Hem terbiyesiz, hemde utanmaz bunlar.."
İnanamıyorum ya, kadın bize resmen iftira atıyordu. Biz kahkaha mı atıyormuşuz? Bide üslubuyla uyarmışmıymış? Allah'ım bu nasıl bir kadın. Ayaküstü oğlunu yalanlarıyla kandırıyordu. İclal duydukları karşısında ateş püskürdü :
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖĞRETMENİM
Novela Juvenil"İmkansız bir aşkta, imkan yaratmak için bu kadar acı çektiniz mi siz de ?"