Bölüm 5

24.6K 662 16
                                    

Okul için yine alarmın çalmasıyla uyandım. Her şey iyi hoştu da, şu erkenden kalkma işine 11.sınıfa geldim halâ alışamadım. Uyku mükemmel bir şeydi. Dünün yorgunluğunu ancak atmıştım, kendimi de resetlemiştim. Fabrika ayarlarına dönmüştüm anlayacağınız :) Hızlıca hazırlandım, ayak üstü bir şeyler atıştırmaya başladım. Ben okula gideceğim sıra annem uyuyor oluyordu. Ben demiştim sabahları uyanıp kahvaltı hazırlamamasını, çok fazla iştahım olmuyordu . Oda özenip bezenip masayı hazırlıyordu, kırılmasın diye mecbur yemek zorunda kalıyordum. Böylesi daha iyiydi. Hem uykusunu da bölmüyordu. "Hasrettttt, Hasrettt hadi geç kalıcaz." İclalin sesiydi bu , sabahın köründe dışardan bana bağırıyordu , sussun diye hemen balkona çıktım "Ne bağırıyosun kızım millet uyuyor" diye fısıldadım. Bu sefer de "Ne diyosun Hasret, anlamıyorum seni, otobüs gelecek hadi in aşağıya" diye bağırdı. Hemen balkonun kapısını kapattım, daha fazla bağırmasına engel olmak için aşağıya indim onun yanına doğru koştum. Harbi dengesizdi bu kız ya :) ama yine de çok seviyordum. İyi, samimi bir kızdı. Otobüsten indik, okulun bahçesine girmemle öğretmenlerimin "Geçmiş olsun Hasret, bugün nasılsın?" gibi sorularıyla, meraklı bakışları arasında kaldım. O sırada müdürde geldi sevecan tavrıyla "Ooo Hasretcim toparlanmıssın hemen, zaten arkadaşın bana önemli bir şeyin olmadığını söylemişti. Sen kendini nasıl hissediyorsun?" Müdürümüz çok cana yakın, samimi biriydi. Değer verdiğim, sevdiğim bir karektere sahipti. Bende aynı üslupla hem öğretmenlerime hem de müdürüme ithaf ederek "Düne göre çok iyiyim, ilginiz için çok teşekkür ederim. Umuyorum ki daha da iyi olucam" kelimeleriyle kısa ve öz bir konuşma yaptım. Onlar burdaydı da, peki ya Serdar nerdeydi? Offf ya ilk saat dersi yok muydu ki acaba ? Geç mi gelcekti okula? Özlemiştim, görmek istiyordum onuda. " Günaydın arkadaşlar" bu onun sesiydi evet oyduuu. Arkamı dönmemle göz göze gelmemiz bir oldu. Yeşil gözlerine ölürüm ben onun ya. O denli seviyordum, benzeri yokdu bu duygunun. O duruşu, tavrı, üslubu özellikle de o bakışlarındaki ima ve mâna hiç bir hocada yoktu. Yada bilemiyorum, ona aşık olduğum için bana öyle geliyor da olabilirdi. Müdür yine o samimi tavrıyla "Günaydın Serdar hocam" diye cevap verdi. Bana doğru döndü " Hasret'te aramızdaymış, nasıl oldun küçük hanım, kendine gelebildin mi, anlat bakalım güzelim?"dedi. Salak gibi kaldım orda, afalladım. Ne küçük hanımı ya, ne demek küçük hanım? Kan beynime sıçradı. Beni o kadar küçük mü görüyordu bu? Ne kadar kötü bir durum ya. Senin deli gibi sırılsıklam aşık olduğun adam seni çocuk yerine koyuyordu, bu kadar saçma bir şey olamazdı. Yüzüm kızarmış bir şekilde ve birazda sinirli bir tavırla "Nasıl görünüyorsam öyleyim, anlaşılmıyor mu Serdar öğretmenim?"dedim, öğretmen kelimesini vurgulayarak. Ve ordan uzaklaştım. Gerçekten kalbim kırıldı. Beni böyle gören bir adama duygularımı söylesem ne olacaktı ki ??? Sınıfa girdim bu seferde sınıf arkadaşlarımdan aynı tepki ve ilgi. İçten içe sıkılmaya başlamıştım, hep aynı soru "Nasılsın, iyi misin, neden öyle oldun?" ve de hep aynı cevaplar. Sanki kötü olsam kötüyüm diyecektim, çok saçma gelmeye başladı bu sorular. Morelim de bozukdu. İclal'e "ilk derse girmiycem ben, ders dinleyecek halim yok, sen gir ben senden alırım notları, bahçede oturcam biraz"dedim ve cevap vermesine fırsat yaratmadan çıktım sınıftan. Koridorda, bahçeye doğru ilerlerken onu gördüm karşıdan geliyordu. Sitem dolu bir bakış attım ve bahçeye çıktım. Aslında onu görünce içim kıpır kıpır olmuştu. Ama o bu tavrı haketmişti. Bahçede banka oturunca içimden acaba fazla mı ileri gittim, insanların içinde aşırı bir tepkimi verdim? Keşke öyle davranmasaydım diye pişmanlık duydum. Soğuk havayı içime doğru çektim, sanki son nefesimi alıyormuşcasına derin.. Havada toprak kokusu vardı ve yavaş yavaş yamur damlaları dökülüyordu gökyüzünden. Yağmur iyice arttı. Bahçede çok fazla kişi yoktu herkes dersteydi. Basketbol oynayan bir kaç kişi de yağmur hızlanınca hemen okula girdiler. Ben ayağa kalktım, gökyüzüne doğru kafamı kaldırdım. Kendi etrafımda dönmeye başladım ve etrafda kimsenin olmamasını fırsat bilip ezberimdeki bu şiiri söylemeye başladım :

Seni saklayacağım inan

Yazdıklarımda, çizdiklerimde...

Gökyüzünü işte bu yüzden çok seviyordum, Ben gözyaşlarımı akıtıyordum oda yağmurunu. Ağladığım anlaşılmıyordu..

Ben Özdemir Asaf'ın bu şiirini söylemeye başladığım anda Serdar'da gelmişti durduğu yerde benim söylediğim mısralara eşlik ediyordu. Demek ki oda bu şiiri ezberleyecek kadar çok seviyordu. Onun şiir sevdiğini, okuduğunu da biliyordum. Özellikle de Abdurrahim Karakoç'un, Necip Fazıl Kısakürek'in şiirlerini okuyordu.. Bende şiir okumayı seviyor fakat yazmayı daha çok tercih ediyordum. Evet şiir yazıyordum, onun içinde çok şiir yazmıştım. Ama hiç gözlerinin içine bakıp okuma şansım olmamıştı, ne kadar acı.. Onun için sayfalarca şiir yazıyorsun, hislerini duygularını satırlara döküyorsun. Onun dışında herkes okuyor ama onun bu durumdan haberi bile yok.. Ben onun için bu kadar çabalıyorum, bocalıyorum. Bende fırtınalar koparken onda yaprak bile oynamıyor, yazık bana. Şiir bitti, ona doğru döndüm. Hep istediğim şey de, sevgilimle yağmurda el ele tutuşup ıslanmaktı. Evet onunla beraber ıslanıyorduk, fakat el ele ve sevgili değildik. O öğretmen, ben öğrenci sıfatındaydım. Ötesi yoktu belli ki onun için.. "Hadi okula girelim Hasret hasta olucaksın." Vay vay beni düşünüyormuş numarası, iyi taktikdi. "Ne kadar düşüncelisiniz" sesimi duysun diye yüksek sesle bağırarak söyledim, yağmur halâ şırıl şırıl yağıyordu. Bence artık Serdar bir şeyler sezmiş olmalıydı. Anlamıştır duygularımı ; tavırlarımdan, davranışlarımdan diye geçirdim içimden. Bir buçuk yıldır bu sevda yüreğimde. Onu her gördüğümde verdiğim tepkiler felan. Salak olmalıydı, onu sevdiğimi hissedememesi için.. Bence her şeyin farkındaydı fakat benim itiraf etmemi bekliyordu. Bunu, arabadaki bakışlarından, tavırlarından ve özellikle de güzelim ve küçük hanım kelimelerini son zamanlarda bana karşı çok sık kullanıp, vurgulamasından, şimdi ise bahçedeki bakışlarından sezinledim. Serdar "Hasret bana karşı takındığın bu tavırın sebebi ne, bilmeden seni mi kırıyorum? Bir sorun mu var, neden bana karşı böyle davranıyorsun?"dedi. Salağa yatıyordu şuan, hiçbir şey bilmiyormuş, hissetmemiş ayağına. Aklınca ağzımdan laf alacak beyefendi. Yemezler.. Karşılıklı oynamaya başladık bu oyunu. "Benim sizinle bir sorunum yok, hem neden beni kırdığınızı düşünüyorsunuz ki? Yada benim kırıldığımı düşünüyorsanız, ne yaptınız da kırdınız açıklar mısınız, bilmek istiyorum"diyerek saatli bombayı onun üstüne attım. Bu oyun böyle devam ederse bahçede bu yağmurun altında tüm bağlar çözülecekti. Bugünde söylemeyi planlamıyordum. Bahçe olabildiğince büyükdü fakat bana 100 metrekarelik bir evin odası boyutunda, sadece dört duvardan ibaretmiş gibi dar geliyordu. O derece sıkıştığımı hissettim. Ama dostum beni yine kurtarmıştı. İclal birtaneydi . "Hasretttttt, çabuk buraya gel ne yapıyorsun orda sırılsıklam olmuşsun?" kendisi gelemiyordu, yağmur çok hızlıydı. "Serdar hocam, siz ne yapıyosunuz bu yağmurda orda, sizde buraya gelin" diye bağırdı. Serdar "Hadi gidelim, bu kadar yağmur havası yeter"dedi ve hemen okula doğru koştu, gitti. Bende peşinden İclal'e doğru koştum. İclal meraklı bakışlarla "Kızım siz ikiniz bu yağmurda bahçede ne yapıyordunuz, anlat çabuk bana. Hem bu halin ne sırılsıklam olmuşsun. Böyle durursan hasta olacaksın, ne yapacağız şimdi" İclal annem gibi benden çok düşünüyordu beni. Ben ise bahçede konuşulanların etkisindeydim. İclal'e döndüm "Evetttt, sırılsıklam oldum. Ona sırılsıklam aşık oldum."diye haykırdım . "İclal galiba hislerimin biraz olsun farkında"dedim. İclal "Gerçekten mi, anlat sana bir şey mi dedi" bende "Hayır demedi ama imâda bulunmaya, ağzımdan laf almaya çalıştı tabi ki bende pot kırmadım . Fakat duygularımı hissetmesi iyi oldu. İtiraf edeceğim zaman işim daha kolay olcak" dedim. İclal "Süperrr!! Nasıl bir aşk seninkisi kızım bir buçuk yıldır Serdar da Serdar dedin, vazgeçemedin. Hadi hayırlısı bakalım karşılıklı bu konuyu konuşunca ne olcak acaba çok merak ediyorum. Haaa bu arada ne zaman karşısına geçip söylemeyi düşünüyorsun."dedi. Kafamı yağan yağmura doğru çevirip "Yağmurlar dindiği zaman..." yani o kadar kısa bir süre sonra..

ÖĞRETMENİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin