Hasret ne yapıyorsun sen? Derhal kendine gel! Ne yani onun bu şekilde gitmesine göz mü yumacaksın?
Hayır,olamaz! Böyle bir şeye asla müsade etmem.Herşeyimi bu şekilde kara toprağa veremem.O bana hiç bir zaman ayrılmayacağız diye söz verdi. Sözünü tutmak zorunda diye içimden kendi kendimle kavga ederken, olduğum yerde biranda haykırmaya başladım:
"Hayır,gidemezsin Serdar! Beni böyle bırakıp gitmene müsade etmem, edemem. Hadi kalk! Sözünü tutmak zorundasın. Hadi Serdar kalksana! Sizde açın Serdar'ımın yüzünü! Size diyorum ya açsanıza...Ya hadi ne olur açın yalvarırım.O şimdi benim geldiğimi hissetsin,uyanır. Ne olur açın şu çarşafı da yanına gidip elini tutayım." diyip hızlıca onun yanına çarşafı açmak için tam koşarken doktorun biri beni tutarak:
"Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Öldü diyorum hanımefendi.Derhal kendinize gelin yada burayı terkedin.Artık yapacak bir şey kalmadı.Tekrardan söylüyorum o öldü! Yok onunla konuşacakmış da.. O hissedermiş,uyanırmış da.. Kendinizi yalanlarla avutmayı bırakın.Bunu kabul edin ve bununla yaşamayı öğrenin.Zaten kaza yaptığı yeri görseydiniz,onu böyle tek parça bulduğunuza şükrederdiniz. "
Doktorun söyledikleri karşısında daha fazla kendimi tutamadım. O lanet çenesini derhal susturmak için ani bir atağın ardından dizimle bacak arasına vurdum ve iki yakasından sıkıca tutup:
"Doktor ne diyorsun sen?Ağzını topla! Yoksa o çarşafın altına seni yatırırım.O ölmedi diyorsam ölmedi.Siz Serdar'ı benden iyi tanıyamazsınız.Çünkü o benim herşeyim, yaşama sebebim..." dememle doktor:
"Ne bakıyorsunuz, hemen beni kurtarın şu kızdan! Kafayı yemiş bu.."
Diğer doktorlar hemen bana yaklaşıp kolumdan tutup, doktorun çekiştirdiğim yakasını bırakmamı sağladılar.
Artık daha fazla dayanamayıp tekrardan ağlamaya başladım.
"Ya anlasanıza benim sizinle bir derdim yok.Sadece İki dakika müsade edin de onun elini sıkıca tutup, ben buradayım birtanem sakın beni bırakıp gitme diyeyim. O bana kıyamaz, hayata geri tutunur. Ne olur beni bırakın da iki dakika dediğimi yapayım."
Yakasını tuttuğum doktor:
"Ya bu kız delirmiş, hâla siz bunu mu dinliyorsunuz? Çabuk ölüyü morga götürün!" dedi. Hemşireler de Serdar'ın bulunduğu sedyeyi morga doğru götürmek için ameliyathaneden çıkardılar. Doktorlar kollarımdan tutup, Serdar'ın peşinden gitmemi engelliyorlardı.Orada adeta can verircesine çırpınıyordum.
"Ne olur götürmeyin Serdar'ı? Konuşmam lazım onunla." diye çaresizce haykırıp, soluğum kesilircesine ağlıyordum..
Kolumu tutan doktorlar Serdar'ı ameliyathaneden çıkardıklarını görünce beni serbest bırakıp, onlarda ameliyathaneden çıktılar.
Hızlıca ayağa kalktım, ameliyat masasından neşteri almamla koşmaya başladım. Kaybedecek bir saniyem bile yoktu. Onlar Serdar'ı morg da o soğuk dolaba koymadan yetişmem lazımdı.
Koridorları soluksuzca,ölüme koşarcasına kucaklayıp,önüme çıkan insanlara aldırmadan morga ulaşmaya çalışıyordum. Kimsenin bu aşkı toprağa gömmesine asla ve asla müsade etmeyecektim!
Evet,yetiştim.Morga yeni girdiler.Hızlıca peşlerinden girip hemşirenin birini belinden tuttuğum gibi kendime doğru çekip, boynuna neşteri dayadım. Diğer hemşireye hemen buradan uzaklaşmasını aksi taktirde arkadaşını öldüreceğimi söyledim.O da hızlıca morgdan çıkıp uzaklaştı.Rehin aldığım hemşireye:
"Şimdi hemen Serdar'ı ameliyathaneye götüreceğiz ve ona şok vereceksin." dedim.Hemşire:
"Ama.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖĞRETMENİM
Teen Fiction"İmkansız bir aşkta, imkan yaratmak için bu kadar acı çektiniz mi siz de ?"