Bölüm 26

12.2K 374 44
                                    

"Neyse ya. Ben okula gidiyorum. Haaa bide umarım bundan sonra makineye atacağın kıyafetlere daha çok dikkat edersin. Cebimde mektup yerine daha önemli şeylerde olabilirdi değil mi anne? Neyse hadi bay.." diyip hemen dışkapıya yöneldim. Saate baktığımda üçüncü dersin bitmesine on dakika kalmıştı. Offf ya maçı da kaçırdım. Ne mektubu okuyabildim, ne de Serdar'ı izleyebildim. Geldi mi bütün aksiliklerde üst üste geliyordu. En çokta bundan nefret ediyordum.

Okula gelir gelmez,sol taraftaki spor salonuna girdim. Tahminim doğru çıkmıştı,ben gittiğimde maç çoktan bitmiş ve herkes gitmişti. Salonda hiç kimse görünmüyordu.

"Serdar orda mısın? Serdar sana diyorum..." diye seslendim ama nafile çıt dahi yoktu.

"Off Serdar bir kere de duy beni. Önce senin için çarpan kalbimin sesini, sonrada senin için ağzımdan dökülen kelimeleri, bir kere bile olsa duy be adam!" diye kendi kendime söylenirken. Arkadan aniden bir ses geldi.

"Duymadığımı kim söylemiş?"

"Serdar, sen buradamıydın?"

"Evet, kıyafetlerimi değiştirdim."

"O kadar seslendim neden cevap vermedin?"

"Buradayım dedim ama sen duymadın. Bende kıyafetlerimi giyinmeden odadan çıkamazdım o yüzden yani."

"Hımmm, tamam o zaman sorun yok. Eee maç sonucu ne oldu? Kazandın mı?" dememle Serdar'ın suratı asıldı.

"Ne oldu, neden cevap vermiyorsun?"

"Hasret, yenildik!! Selim hocan resmen sırf fazladan not vermemek için canla başla oynadı. Bende seni geçirsin diye çok mücadele ettim fakat olmadı." demesiyle ingilizcem bir düşüp, teşekkür belgesi alamayacağıma değil de Serdar'a yemek ısmarlama bahanesiyle yemeğe gidemeyeceğimize üzüldüm.

"Zaten ben de şans olsaydı..." dememle o anki üzütü ile cümlemi de tamamlamadım.

"Neyse sağlık olsun o zaman. Hadi okula gidelim."

"Şaka yaptım yaa. Hemende nasıl inandın?"

"Ne yani şakamıydı?"

"Evet, bu halini görmek için yaptım. Ama nasıl düştü suratın."

"Serdar çok kötüsün yaaa... Bu da şaka değil, ciddisin değil mi?"

"Evet.." demesiyle o an ki sevinçle bir anda boynuna sarıldım hemde sımsıkı. Sonra hemen konu dağılmadan sordum:

"Peki yemeği ne zaman ısmarlıycam sana?"

"Sen ne zaman istersen Hasret, bana her türlüsü uyar?"

"Tamam bu akşam olur mu?"

"Olur, olur." dedi ve tebessüm etti.

"Çok mutlu oldum yaa, teşekkür ederim sana."

"Rica ederim, lafımı olur. Hadi okula geçelim kimse yokluğumuzu farketmeden."

"Peki." deyip okula doğru ilerlerken Serdar müdürü görünce bana görüşürüz diyip, onun yanına gitti. O sırada ingilizce hocası, Selim hocayı gördüm. O da beni farketmiş olmalı ki yanıma geldi ve :

"Dediğim gibi Serdar'ı yendim. Ben kazandım o yüzden ingilizceden de kaldın" dedi sırıtarak ama bu şakanın bana ikinci kez yapılmasına fırsat vermeyecektim. Hemen lafa atlayarak :

"Hocam kandıramazsınız beni. Biliyorum kaybettiğinizi, boşa morelimi bozmaya çalışmayın." dedim.

"Desene Serdar benden erken davranmış. Ama yüzünün alacağı şekli görmeyi çok isterdim."

ÖĞRETMENİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin