Gözlerim dolmuştu ama ağlayamıyordum. Duyduklarım ne kadar üzücüde olsaydı, karşımda olması bana huzur veriyordu. Belki de bu yüzden gözyaşım akmıyordu. Söylediklerim karşısında hiç bir şey demedi, ayağa kalktı yanıma geldi. Bende ayağa kalktım. Kollarını açtı, sımsıkı sarıldı bana. Şaşırmıştım, hiç beklemiyordum. Bende ona sarıldım sımsıkı.. Nutkum tutuldu, onun kollarının arasında çok mutlu hissediyordum kendimi, daha da sıkıca sarıldım sanki bir daha hiç ayrılmayacakmışız gibi... Kokusunu hissediyordum, kendimi kaybetmiştim adeta. Kalbim çok hızlı atıyordu. O an ki yaşadığım duygunun bir tarifi olamazdı.. Daha da sıkıca sardı beni. Bir yandan şaşkınlık bir yandan da, kelimelerle tarif edilemeyecek kadar değişik bir şey yaşıyordum. Ellerini belimde kavuşturdu, benim ellerimde onun boynundaydı. İkimizde konuşuyorduk fakat gözlerimizle... Saçımı düzeltti ve yanağıma küçük bir buse kondurdu. Sonra geri yerine geçti oturdu. Halâ şaşkındım, hani diyorum ya böyle bir şeyin olacağını hiç düşünememiştim. Ama iyi ki olmuştu..
Yerine oturunca "Söylediklerine inanıyorum, gerçekten seviyorsun ama bilemiyorum Hasret, bu çok zor bir karar."
Ben hâla biraz önce olanların etkisindeydim. O devam ediyordu konuşmaya "Senin çevrendeki insanlar nasıl tepkiler verirler, ailen nasıl karşılar düşünmüyor musun? izin verirler mi sanıyorsun?"
Ben : "Her şeyi göze alarak geldim buraya, karşına çıkıp içimde yaşattığım seni, anlattım sana. Onları da düşündüm, diyorum ya hepsini düşündüm. Ama sevdikten sonra hiç birinin, hiç bir şeyin önemi kalmıyor. İnsan hayatında kaç defa birine karşı böylesine bir aşk duyabilir ki ? Eğer ortada gerçek bir şeyler varsa, illa ki engeller olacaktı, aşkımızla bunları aşalım diye. Onların ne dediği senin için bu kadar önemliyse başka yere gideriz, uzaklara çok uzaklara. "Sen ve Ben" oralarda, "Biz" olarak yaşarız.."
Olamazmıydı? Serdar ve ben, iki bedende bir yürek olamazmıydık? Bu kadar mı uzaktı "Biz" olmak.. Aynı hayatı paylaşmak, her gece aynı yastığa baş koymak, gözlerimizi beraber kapatıp, uyandığımızda yeni güne beraber "merhaba" demek. Birlikte hazırladığımız kahvaltıyla , dışarda sabah sporumuzu da yaptıktan sonra geri evimize dönüp, romantik filmler izleyip, aşk dolu anlar paylaşıp , bir ömrü yaşamak.. Bu kadar mı uzaktı?
Artık bende de kelimeler tükenmişti, diyecek bir şey de bulamıyordum, sustum hiç bir şey söylemedim. Ayağa kalktı, yanıma geldi. Ve tanıdık bir sarılma daha. Bu defa ki daha kuvvetli, daha samimi. Bir süre böyle kaldık. Bırakmak istemiyordum onu. Çünkü ben böyle çok mutluydum. Bana güven ve huzur veriyordu. Kim huzur bulduğu kişiden kopmak isterdi ki ? Yeşil gözleriyle manalı manalı, gözlerime bakıyordu. Zaten heyecandan titriyordum, şimdi içimde titremeye başlamıştı. Ben bu adamı çok seviyordum. Kendimden geçecek fakat ondan geçemeyecek kadar çok...
Kafamı omuzuna yaslayıp, kokusunu ciğerlerime doldurdum. İclal'le tadını merak edip içtiğimiz ilk içkiden sonra canımız sıkkın olduğunda arada bir içmeye devam etmiştik ama o zamanlarda bile bu kadar sarhoş olmamıştım. Onun kokusu adeta bağımlılık yapıyordu, şuan ondan kopma ihtimalini dahi aklıma getiremiyordum. Fakat dışardan sesler geliyordu. Hemen ayrılmak zorunda kaldık. O yerine geçti, bende kendi yerime oturdum. Gözlerine bakıyordum. Ne olur, vazgeçme biz olmaktan. Yapma bu zulmü der gibi...
Serdar : "Ben biraz düşüncem, sonra yine buluşup konuşalım Hasret olur mu? Ben sana heber veririm."
Gözlerim dolu bir şekilde, ağlamamak için zor tutarken kendimi "Tamam, kararını buluştuğumuzda söylersin. Ama iyi düşün. Bu aşkı görmezden gelme.Sana karşı hissetiklerim basit şeyler değil.Gerçek hisler bunları da göz önünde bulundur"dedim. Yine kucaklaştık, fakat bu defa ki ayrılık kucaklaşmasıydı. Sıkıca sarıldım. Sağ tarafımda, onun kalbinin atışını hissediyordum. Son bir kez daha öptü yanağımdan. Ben de onun yanağına küçük bir buse kondurdum. Gözlerinin içine hoşçakal der gibi baktım, o da hoşçakal dedi ve çıktım odadan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖĞRETMENİM
Teen Fiction"İmkansız bir aşkta, imkan yaratmak için bu kadar acı çektiniz mi siz de ?"