"Simsiyah bir gece kelebeğisin sen. En fazla yirmi dört saatlik bir ömrü uçarsın."
🌿
"Ben öldürmedim!"
Korkunç bir titremeye esir düştü bedeni. Gözleri, kendisine inanacak birini aradı etrafında.
"Onu ben öldürmedim!" diye haykırdı birkez dah...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
° TARUMAR
KOĞUŞ:
Hani ya sen beni unutmayacaktın? Hani dört bir yanım, Her taraftan yağacaktın..? Hani umutlarım, çocuklarım, Kaçamak günahlarım olacaktın..? Hani ya geceleyin yıldızlarım olacaktın? İşte böyle, her ayak sesinden ürperirken... Hani ya sen benim cesaretim olacaktın?
Yürüyordu. Bir adımından sonra diğerini atıyordu. Yürüyordu. Yanındaki gardiyan koluna girme gereği görmemişti. Adam bilinçsizce henüz bebekken edindiği bir alışkanlığı yerine getiriyor, yürüyordu.
Odaksız bakışları adımladığı zeminin üzerindeydi. Az önce ne yaşamıştı? Az önce... Zaman, o az öncede donmuştu ve adamı yakasından kıskıvrak yakalayıvermişti.
Radyoda çalan şarkı durmuş, güneş aniden batmış, bir mum alevi titreyerek sönmüştü. Bir kuş sürüsü sanki gökyüzünden patır patır adamın kalbine dökülmüştü. Kalbi... Göğüs kafesinin içinde eski bir saat gibi duruvermişti. Ve tekrar atmaya başladığında adam artık yepyeni bir dünyaya gözlerini açmıştı.
Az önceden beri aslında adam yürümüyor, sürükleniyordu.
Neydi bu hissettikleri? Aklı allak bullak olmuştu. Ne düşüneceğini şaşırmışken göğüs kafesi bir duygu seline kapılmıştı. İçindeki duygular onu boğuyor gibiydi. Çok fazlaydılar. Adamın kaldırabileceğinden de fazla...
Kelepçeli elleri titriyordu. Aslına bakılırsa adamın tüm bedeni titriyordu. Şoktan mıydı? Yoksa adını koyamadığı başka bir sebepten mi? Anlam veremiyordu. Ne kendisine ne de ona bir anlam yükleyemiyordu?
Neden gelmişti ki? Bunca senenin ardından neden karşısına çıkmıştı? Burada olduğunu kimden, nasıl öğrenmişti? Adam, adını bile unutacak kadar ambele olurken o karşısında konuşabilecek kadar nasıl sağduyulu kalabilmişti?
Şiddetli bir darbe yemiş gibiydi adam. Ve hala daha neye uğradığını anlamaya çalışıyordu.
Neydi bu yaşananlar? Adına ne denirdi? Kader mi? Tesadüf mü? Yoksa şans mıydı? Ya da belki de tüm iyi dileklerinin aksine koca bir kabus? Adına her ne denirse denilsin bu olanlar adamın sonuydu. Yıllar sonra onun karşısına bir mahkum olarak çıkmıştı. Karşısında kanlı canlı durduğuna inandığı o ilk anda gerçekler hiç vakit kaybetmeden tokat gibi inmişti yüzüne. Avukat, yazıyordu boynuna astığı kartta. Hayat kötü bir karşılaşma seçmişti onlar için. Aynaya bakacak yüzü olmayan bir adamı hiç acımadan yerin dibine sokmuştu.