39 / SAPLANTILI FİKİRLER

673 53 33
                                    








° SAPLANTILI FİKİRLER








KARACA:

Sonlar ve başlangıçlar vardı hayatta. Her son yeni bir başlangıçtı belki ama kimi için bazı sonlar ardı arkası olmayan hiçliklerden ibaretti.

Ali Yaman’ın sonu da tam olarak böyle bir sondan ibaretti.

Bitmişti artık. Kimsenin gözünde savcı değildi, devlet tarafından mesleğine son verilecekti. Polisler az önce yıllarca emri altında çalıştıkları bir savcının bileklerine kelepçe takmışlardı. Hayat bir takım değişkenlerden ibaretti işte. Seneler önce Karan’ın bileklerine vurulan yargı bugün yargının bir neferi olarak görülen bir savcının bileklerine vurulmuştu.

Karan’ın davası bir daha açılmamak üzere düşecekti.

Ali Yaman’sa... Yargılanması gereken o kadar çok suç işlemişti ki. Ömrünün sonuna dek hapisten çıkamayacaktı.

Mezarlığın çıkışında toplanan kolluk kuvvetlerinin yanında dikilmiş, polis araçlarının birinin arkasına alınan Ali Yaman’a bakıyordum pür dikkat. Zorluk çıkarmamıştı. Zorluk çıkarmanın kendisine bir yararı olmayacağını o da biliyordu. Lakin içine dönen bakışları beni ürpertiyordu. Dış dünyayla bağlantısını kesmiş gibi derin düşüncelere dalmış görünüyordu. Onun böyle pür dikkat düşünüyor olmasıysa beni son derece endişlelendiriyordu.

“Korkut Bey’den bilgi var Karaca Hanım.” diyen polis memuruyla bakışlarımı Ali Yaman’ın üzerinden çektim.

“Hangi hastanedeymiş? Durumu nasılmış, öğrenebildiniz mi?”

Başını sallayarak onayladı memur sözlerimi. “Tedavisinin hala sürdüğünü söylediler ama durumu kritik değilmiş. İsterseniz arkadaşlar sizi bırakabilir ama öncesinde prosedür gereği bizimle birlikte emniyete kadar gelip ifade vermeniz gerekiyor.”

“Peki.” dedim rahatalamış bir ifadeyle. İyiydi, onun da sonu Uğur’unki gibi olmayacaktı. İfademi verir vermez yanına gidecektim fakat ondan önce Karan’la konuşmam hatta ona sıkı sıkı sarılmam gerekiyordu.

“Telefonunuzu kullanabilir miyim?” dedim polis memuruna. “Tabii, buyrun.” diyerek elindeki telefonu bana uzattı. Teşekkür edip telefonu aldım. Karan’ın numarasını tuşlarken ekiplerden biraz uzak bir köşeye çekildim. Çağrı daha ikinci çalışa düşmeden yanıtlandı.

“Efendim?” dedi Karan’ın tok sesi.

“Karan.”

Adını mırıldanışımla bir gözlerim dolmuştu. Sanki ağlayabilmek için bile ona ihtiyacım vardı. Korkut gözlerimin önünde yaralanmıştı, Ali Yaman tarafından kaçırılmıştım ama en önemlisi şu an mezarlığın önündeydim. Yıllardır tek bir adım dahi atamadığım mezarlığın önünde... Babam içerde yatıyordu ve ben yerini dahi bilmiyordum. Bastırmaya, ötelemeye çalıştığım bir duyguydu bu lakin güç yetiremiyordum artık. Geçmiş üstüme yıkıldı yıkılacaktı. İnandığım yalanlar, gerçeklerin ağırlığı annemle babamın arasında yaşanan o korkunç hadise... Hepsi el ele verip beni darmaduman edeceklerini, soluklarını ensemde hissediyordum adeta. Bu yüzden tutacak bir el arıyordum kendime ve o elin tek sahibiydi şu an telefonda konuştuğum adam.

“Karaca? İyi misin?” dedi, iyi olduğumu Ali Yaman’ın telefonundan onlarca kez söylemiş olmama rağmen. “Yoldayım geliyorum yanına güzelim, bekle beni orada.”

“Buraya gelme.” dedim güçlükle. Mezarlıktan uzak tutmaya çalıştığım bakışlarımı ayaklarımın ucuna sabitledim. “Emniyete geçiyorum ekiplerle birlikte, orada buluşalım.”

“İyi misin sen?” dedi yeniden. Gözleriyle görmeden iyi olduğuma inanmayacak gibiydi sanırım.

“İyiyim.” dedim bıkkınlık belirtisi göstermeden. Bin kere de sorsa bin kere cevap verirdim yorulmadan. “Ama gelme buraya boşuna. Polislerin ifademi alması gerekiyor. Direkt emniyete gel sen de.”

Kısa bir duraksama oldu hattın diğer ucunda. Neden sonra “Tamam.” dedi yalnızca. “Korkut yanında mı?”

Cevap veremedim. Ondan haberi yoktu belli ki. Yutkundum birkaç kez üst üste. “Korkut... Hastanede şu an.” dedim sonra kuru bir sesle. “Ali Yaman-” Gerisini getiremedim. Yaşlar yanaklarımdan aşağı savruldu art arda. “Ama iyiymiş durumu. Kötü değilmiş yani. Endişelenecek bir şey yokmuş.” dedim ondan çok kendimi rahatlatmaya çalışır gibi.

“Tamam güzelim.” dedi sakin bir sesle. Tınısı içimdeki telaşı yatıştıracak cinstendi. “Emniyete geçiriyorum o zaman. Bekle beni, hemen geliyorum.”

Telefonu kapatmadan önce başımı salladım küçük bir çocuk gibi. Buradan hemen uzaklaşmak istiyordum. O yüzden telefonu sahibine geri verip emniyete gitmek için hazırlanan araçlardan birine bindim oyalanmadan. Yaklaşık on dakikanın ardındansa Ali Yaman’ın içinde bulunduğu araçla birlikte yola koyulduk.




K U M P A S | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin