° Mehmet Erdem ~ Acıyı Sevmek Olur mu?
° TÜKENMİŞLİĞİN KIYISI
KOĞUŞ
Avuçlarına doldurduğu suyu yüzüne çarptı adam. Alçıdaki elinin ıslanmasını umursamadı. Buz gibi suyu kendine gelmeye çalışarak peşpeşe yüzüne çarpmaya devam etti. Göğsü aldığı derin nefesler yüzünden şiddetle kabarıp kabarıp iniyordu. Göğsündeki yara lavaboya eğildiği için sızlıyordu fakat adamın canını o ağrıdan çok uykusunda gördükleri yakıyordu.
Musluğu kapattı. Yüzündeki sular kirpik uçlarından yanaklarına yanaklarından çenesine süzülürken aynadaki aksine baktı. Sol gözünün şişi inse de çevresindeki mor, yeşil halkalar hala daha varlığını sürdürüyordu. Sağ kaşının ve dudağının kenarındaki yaralar kabuk bağlamıştı. Elmacık kemiklerindeki morluklar yerlerini çürük bir sarıya bırakmıştı. Yaraları gün be gün iyileşiyordu fakat onların aksine adam an be an kötüleşiyordu.
Kolunun içiyle yüzünündeki su damlalarını kuruladı. Aklı, adamı artık çok fazla zorluyordu. Kafasını duvara vura vura parçalamak istiyordu. Tek bir düşüncenin dahi ağırlığını sırtlanmaya gücü yoktu adamın. Fakat kaderi onun bu güçsüzlüğünü umursamıyor, üstüne daha ağır yüklerle gelmeye devam ediyordu.
Yılmıştı adam.
Her an aklını kaybedecek gibi olmasına rağmen hala daha aklının başında olması ızdırap veriyordu artık. Delirecekse delirsindi. Adam bu akılla yaşamaya çalışmaktan bıkmıştı. Kim bilir, delirmek her derdinin çözümü olurdu. Adam artık kurtulmak istiyordu. Adam artık zihniyle mücadele etmek istemiyordu. Adam , hiçbir şeyle, hiç kimseyle mücadele etmek istemiyordu. Kendi köşesinde bir başına yitip gitmek istiyordu. Çok muydu? Çoktu. Adama huzurlu tek bir nefes dahi çoktu.
Aynadaki aksinin yanında iki yüz daha belirdi. Adam içeri girenleri gördüğünde ellerini yasladığı mermerden ayırıp doğruldu. Adamlar önce ona sonra da tuvaletin diğer ucundaki başka bir mahkuma baktılar. Ardından yeniden adam dönüp tehtidkar bakışlarını adama diktiler. Adam onları umursamadan tuvaletten çıktı. Sırtındaki bakışların verdiği huzursuz hisse koğuşa yöneldi. Tek başına kalmamalıydı. Adamı yalnızken yakalamayı planlıyor ve intikamlarını almak için gün sayıyorlardı. Adam bunun elbet farkındaydı. Bir yanı temkini elden bırakmazken diğer yanı bu boktan hayatını sonlandırmanın bir yolu olarak görüyordu onları. Ama sonra annesi aklına geliyor ve birkez daha utanıyordu tüm benliğinden. Ona çektirdiği acılar yetmezmiş gibi bir de evlat acısıyla sınamayı düşünmüş olduğu için kendinden daha çok nefret ediyordu.
Koğuşa girdi. Adımlarını direk yatağına yönlendirdi. Örtüleri dağınıktı. Yataktan nasıl kalktığını, kendisini tuvalete nasıl attığını hatırlamıyordu. Tek hatırladığı hissettiği o korkunç histi. Uzun zaman olmuştu. Kapana kısılmışlık hissine alışalı çok uzun zaman olmuştu. Ama bu gece iliklerine kadar yeniden hissetmişti tutsaklığını. Yeniden özgürlüğü, yeniden gökyüzünü, yeniden onu düşlemişti. Ayağındaki prangayı unutmuş, boyundan büyük hayallerin peşine düşmüştü.
Yatağa oturduğunda ayağının altına bir kağıt parçası sıkıştı. Kağıdın yere sürtünme sesi adamın dikkatini yere yöneltmesine neden oldu. Ayağını kaldırıp üzerine bastığı şeye baktı. Ve orada yarısından çoğu ranzanın altında kalmış mektup zarfını gördü. Bastığı köşesi kirlenmişti, geriye kalan tarafıysa yılların verdiği bir eskimiş beyaza hakimdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
K U M P A S | TAMAMLANDI
Misteri / Thriller"Simsiyah bir gece kelebeğisin sen. En fazla yirmi dört saatlik bir ömrü uçarsın." 🌿 "Ben öldürmedim!" Korkunç bir titremeye esir düştü bedeni. Gözleri, kendisine inanacak birini aradı etrafında. "Onu ben öldürmedim!" diye haykırdı birkez dah...