° KATİL ALİ YAMAN
"Ne zaman anlatacaksın bana?"
Karan'ın sessiz sorusu bakışlarımı sabitlediğim monütörden ayırmama neden oldu. Yanıma kadar gelmiş, deri koltuğun üstünden bana doğru eğilmişti. O kadar odaklanmıştım ki nefesinin tenime vuruşunu bile fark edememiştim.
"Neyi?" diye fısıldadım. Korkut camın kenarında, bir omzunu pervaza yaslamış bir halde dışarıyı seyrederek dikiliyordu. Süleyman Turanlı odadan çıkalı neredeyse on beş dakika olmuştu.
"Emniyet amiriyle aranda neyin geçtiğini."
Önüme döndüm. Maksadım kaçmaktı fakat Karan koltuğun kolçağından tutup kendine doğru çevirdi beni yeniden. "Ailenle alakalı değil mi?" Yeşilleri şefkatle dokundu göz bebeklerime. "Duruşmanın görüldüğü gün de iyi değildin Karaca."
"Şimdi sırası değil Karan. Sonra konuşalım."
"Hayır." dedi sertçe. Birkez daha önüme dönme çabam başarısızlıkla sonuçlandı. "Şimdi konuşacağız. İçine attığın şey her neyse onu bana söyle." Parmakları göğsümün üstüne dokundu usulca. Avuç içi tamamen kapandığında parmaklarının arasına doldu kalp atışlarım. "Burada tuttuğun sürece seni hasta eder."
Elimi elinin üstüne kapatıp sıcaklığını hissettim. "Orası çok uzun zamandır zaten hasta." diye fısıldadım.
İki yana salladı başını. "Bundan sonra olamaz." dedi, gözlerimin ta içine bakarak. "İçinde benim olduğum bir kalbe iyi bakmak zorundasın." Uzanıp bacaklarımın üstündeki elimi göğsüne çıkardı. Parmaklarım tişörtünün üstünden kalp atışlarını hissetti. "Ben öyle yapıyorum. Sırf içinde sen varsın diye gözümden bile sakınıyorum onu."
Titrek bir nefes çektim içime. "Sonra..." diye fısıldadım güçlükle. İtiraz edecek olduğunda "Şimdi anlatılacak mevzu değil." dedim. "Sonra anlatırım... Söz."
Bana karşı çıkan bakışlarına gülümsemeye çalıştım. Sırası değildi gerçekten de. Anlatacaklarım ta dokuz yıl öncesine kadar sarkıyordu çünkü. Üstelik bu kadar kritik bir zamandayken herkesi kendimle bir aşağı çekemezdim. Uğur'un canı söz konusuydu, bunu hafife alamazdım.
Monütörden gelen bildirim sesi Karan'ın ısrarcı bakışlarının kıskacından çıkmam için iyi bir sebep olmuştu. Ellerimizi ayırıp koltuğu masaya doğru çevirdim. Ekranda açılan pencereye bakarken Karan daha çok yaklaşmıştı masaya. Korkut da dikildiği cam kenarından ayrılmış sol tarafımdaki boşluğa geçmişti.
Fareyi hareket ettirip sekmeyi çalıştırdım. Bahadır'ın kafesinin hemen önünü kayda alan kameranın görüntüleri düştü ekrana. Kalçamı koltukta öne doğru kaydırdım heyecanlanarak.
"Bir şeyler bulabilir miyiz sizce?"
Sorum havada asılı kalmıştı. İkisi de odaklanmış bir şekilde ekrana bakıyordu.
O sırada bir bildirim daha geldi. Pencereyi küçültüp gelen yeni bildirime baktım. Kafenin bulunduğu caddenin bir üst sokağının görüntüleriydi bunlar. Altına kısa bir not bırakılmıştı.
Tek şüpheli araç... Yalnızca iki kameraya takılmış, ikisinde de plakası görünmüyor.
"Bu araba..." Korkut ekrana doğru yaklaştı, daha dikkatli bakabilmek için. "Bu arabayı gördüm ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
K U M P A S | TAMAMLANDI
Misterio / Suspenso"Simsiyah bir gece kelebeğisin sen. En fazla yirmi dört saatlik bir ömrü uçarsın." 🌿 "Ben öldürmedim!" Korkunç bir titremeye esir düştü bedeni. Gözleri, kendisine inanacak birini aradı etrafında. "Onu ben öldürmedim!" diye haykırdı birkez dah...