° YANILGI
Telefonunu cebine koyup bize doğru yaklaştı ağır adımlarla. Yanımıza geldiğinde Korkut’a yandan bir bakış attı. Nefesini sesli bir şekilde bıraktığında cevabını zaten bildiğim soruyu sordum.
“Açmadı mı?”
Başını iki yana salladı. “Açmadı.”
“Açmayacağı belliydi.” diye araya girdi Korkut. Ona korkunç bir bakış fırlattı. Boyumun ölçüsünü aldığımdan yorum yapmadım. Korkut düşüncelerimi sesli bir şekilde dile getirmişti zaten. Ona hak veriyordum, Uğur telefonunu açacak olsa şimdiye kadar ortaya çıkardı. Sabahtan beri kayıptı, hem de Karan’a onu karşılayacağını söylediği halde.
Karan, Korkut’a cevap vermeden bana döndü. “Başına bir iş gelmiş olmasın?” dedi endişeyle. “Evine gidip bir baksak mı?”
“Meral nolucak?” Elimle önünde dikildiğimiz odanın kapısını işaret ettim.
Korkut birkez daha araya girdi. “Ben ilgilenirim Meral ile.”
“Olmaz, siz tanışmıyorsunuz ki. Rahat edemez senin yanında.” diyerek itiraz ettim. Mahalleye gidemezdim. Oraya tek bir adım dahi atamazdım. Düşüncesi bile göğsümün sıkışmasına neden oluyordu. Daha önce bir defa Karan için yapmıştım bunu ve söz konusu Karanken bile çok zorlanmıştım. Uğur için göze alabileceğim bir yük değildi bu.
“Tanışırız Karaca.” Koca kafasına bir tane geçirmek istedim. “Hem senin yanında rahat ediyorsa benim yanımda hayli hayli rahat eder.” Ayaklandı. “Benimle paylaştığı bir geçmiş yok ne de olsa.”
Anlayışsızlığı karşısında çığlık atacaktım neredeyse. Bazen tek bir bakışla tüm mevzuyu çözebilecek bir zekaya sahip olabiliyorken bazen de anlama kabiliyeti hayret edilecek derecede kıtlaşıyordu. Şansımı son birkez daha deneyerek Karan ile ikisinin birlikte gitmesini teklif edecektim ki Karan’ın sesi aralanan dudaklarımın sus pus olarak gerisin gerisine kapanmalarına neden oldu.
“Gelmek istemiyor musun?”
İstemiyorum diyemedim. Yeşilleri yüzüme beklentiyle bakarken ona bunu söylemek imkansızdı.
“Meral sana emanet.” dedim Korkut’a doğru. Sandalyenin üstünde duran kabanımla çantamı alıp Karan’a döndüm. “Hadi.” dedim gülümsemeye çalışarak. “Gidelim.”
Yüzüme baktı uzun uzun. Gözlerinden dile gelmeyen cümleler geçiyordu, görebiliyordum.Ne o aklından geçeni bana söylüyordu ne de ben derdimi ona anlatıyordum. Yıllarını içini kimseye dökmeden geçiren iki insandık, belki de bu yüzden kendimizi anlatmaya çalışmaktansa hep üstü kapalı cümlelerle iletişim kuruyorduk.
Bir şey demeden yürümeye başladı, tam da beklediğim gibi. Karan da içinde benim gibi kapalı bir kutu taşıyordu. O kutular birbirimizin en büyük düşmanıydı hatta kendimize bile düşmanlardı. Ama onlardan kurtulmamız mümkün değildi. Ben senelerce o kutuya fısıldamıştım derdimi. Aileme olan tüm özlemimi o kutuda saklamıştım. Babamın katil olmadığına inandığım gerçeğini her defasında o kutuya fısıldamış, göz yaşlarımı o kutuya akıtmıştım. O kutudan yüz çevirmek öyle kolay değildi. Karan neler saklamıştı kendi kutusunda bilmiyordum lakin onun da kutusuna sırtını dönmeyeceği aşikardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
K U M P A S | TAMAMLANDI
Misteri / Thriller"Simsiyah bir gece kelebeğisin sen. En fazla yirmi dört saatlik bir ömrü uçarsın." 🌿 "Ben öldürmedim!" Korkunç bir titremeye esir düştü bedeni. Gözleri, kendisine inanacak birini aradı etrafında. "Onu ben öldürmedim!" diye haykırdı birkez dah...