° MAHKEME
Yaşanmışlıkların, yaşanacak olana etkisi büyüktü. Gelecek, geşmişin izleriyle şekilleniyordu ve yanlış lanse edilen bir geçmiş birgün geleceği alaşağı ediyordu.
İnanmak...
İnsan inanmadan yaşayabilir miydi? Yakınım dediği insanlara güvenmeden geçirilen bir hayata hayat denir miydi? Güvenmek, inanmaktan gelirdi. Şüphe duyarak yaşamaktansa inanmak daha az yıpratırdı insanı muhakkak. Peki inandıklarınızın koca bir yalandan ibaret olduğunu öğrendiğinizde ne olurdu?
İncinmiş hissetmiyordum kendimi. Hissettiklerim, incinmekten çok daha fazlasıydı. Kırılmak, öfkelenmek, üzülmek ya da hayal kırıklığına uğramak falan da değildi.
Ben kendimi yabancılaşmış hissediyordum.
Herkese ve her şeye karşı...
“Karaca, gel beni dinle. Hiç iyi görünmüyorsun. Adliyeye gitmek yerine hastaneye gidelim. Bir şey olmasından korkuyorsan korkma, rapor alır mahkemeyi erteletiriz.”
Nevra... Hiç susmadan konuşuyordu yola çıktığımızdan beri. Ne dediğini, nasıl bir endişeyle dediğini umursayacak durumda değildim. Sesinin kulaklarıma ulaştığı her defada bana babam hakkında söylediği sözler yankılanıyordu aklımda.
“Bu düşündüklerin hiç normal değil Karaca.”
Benim babam yapmaz, demiştim halbuki sadece. Babamın bunu yaptığına inanmak çok zordu çünkü. Aynı inkar eylemini bugün yeniden yaşıyordum. İçim Annem yapmaz, diye haykırıyordu bas bas. Değişen bir şey yoktu. Aynı kaderi sil baştan yaşıyor gibiydim.
“Karaca beni duyuyor musun?”
“Çok ağır bir travma yaşamışsın farkındayım. Ama yine de bu söylediklerini anlayamıyorum. İnan bana çok istiyorum ama olmuyor. Anlayamıyorum.”
Anlatsam bugün de anlamayacaktı, biliyordum.
Kelimeler de böyle bir yükün altından kalkamazdı zaten. Hiçbir cümle içimde kopan fırtınadan sağ çıkıp da dudaklarımda vücut bulamazdı. Canım acıyordu ama canım acıyor demek hissettiğim acıyı tarif etmeye yetmiyordu.
“Onu öldürdüm.”
Yumruk olan elimi daha sıkı kavradım. Avuç içimde varlığını hissettiğim kağıttan kurtulmam mümkün müydü? Camı açsam ve dışarıya atsam, bir gölge gibi gelmeye devam eder miydi peşimden? Önce zihnimden silmem gerekiyordu o iki kelimeyi. Önce geçmişin kirli ellerinden kurtarmam gerekiyordu yakamı.
Boğulacak gibi oldum ama ağlayamadım bile. Camı açmak istedim fakat ellerimi hareket ettiremedim. Emniyet kemerinin göğsüme yaptığı baskı haddinden fazla ağır gelmeye başladı bir anda.
“Gelmedik mi daha?” diye söylendim huzursuzca.
Nefesini sesli bir şekilde dışarı bıraktı Nevra. Konuştuklarının havaya gidiyor olmasına sinirlendi. Ona ne diyebilirdim ki? Düşüncesi aklımdan geçerken bile yerle bir olurken nasıl sesli dile getirebilirdim?
“Geldik.” dedi, arabayı adliyenin bahçesine sokarken. Sesine yayılan kırgınlığı etrafıma ördüğüm duvara çarpıp geri savruldu. Arabayı durdurmasını beklemeden emniyet kemerini çözdüm. Kapıyı açıp bedenimi dışarı atarken elimdeki kağıdı koltuğun üstüne bırakıvermiştim. Kapıyı sertçe kapattım kağıdın üstüne doğru. Film kaplı camdan rüzgarın etkisiyle koltuğun altına savrulduğunu gördüm fakat görmemiş gibi yaptım. Sonsuza dek orda kalabilirdi. Ve hatta yok bile olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
K U M P A S | TAMAMLANDI
Mystery / Thriller"Simsiyah bir gece kelebeğisin sen. En fazla yirmi dört saatlik bir ömrü uçarsın." 🌿 "Ben öldürmedim!" Korkunç bir titremeye esir düştü bedeni. Gözleri, kendisine inanacak birini aradı etrafında. "Onu ben öldürmedim!" diye haykırdı birkez dah...