ERNA...
Sabah kalktığımda hissettiğim tek şey yorgunluktu. Haftasonu gelmişti. İstediğim tek şey biraz daha uyumaktı. Ama güzeller güzeli uykumu bir telefon sesi bölmüştü işte. Gözlerimi açıp hafifçe kalktım. Edmond ise yastıkların altında uyumaya çalışıyordu. Telefona baktığımda arayanın annem olduğunu gördüm. Yandaki saate baktığımda saatin daha altı olduğunu gördüm. Bu iyice sinirlenmeme neden olmuştu. Manyak mıydı bu kadın? İnsan sabahın köründe aranır mıydı? Oflayarak telefonu açtım. Annemin sesi şen şakraktı.
"Nasılsın Erna?" dedi. Bense kendime gelmeye çalışarak duvara bakıyordum. Biliyordum. Bu ilgi alakanın sonu iyi olmayacaktı. Ama bir şey dememeyi seçtim. Şimdilik.
"İyiyim. Sen nasılsın?"
"İyiyim bende. Yurtdışından döndüğümüzü haber verecektim. Akşama yemeğe bekliyorum sizi."
"Anne bu akşam olması şart mı?" dedim. Gözucuyla yana baktığımda Edmond'ın yastıkların arasından uykulu bir şekilde bana baktığını gördüm.
"Hadi ama kızım. Uzadıkça daha da zorlaşır ikimiz için de. Erkek arkadaşına söyle ailesini de getirsin. Akşama bekliyorum. Görüşürüz." dedi ve ben bir şey diyemeden telefonu kapadı. Ne kadındı ama. Oflayarak tekrar yatağa yattığımda Edmond bana sarıldı. Bir anda kendimi ona bakarken buldum.
"Sabahın bu saatinde annen neden aramış seni?" dedi. Belli etmemeye çalışsa da sinirli görünüyordu.
"Akşam bizi yemeğe bekliyormuş." dedim bıkkın bir sesle. Edmond'ın gözleri büyüse de bir şey dememişti bana bakarken. Tam ona sarılmış kokusunu içime çekiyordum ki konuştu.
"Şaka mı bu kadın?"
"Bilmiyorum. Dahası senin aileni de görmek istiyor." dedim ona bakmadan.
"Ailemi neden görmek istiyormuş?"
"Bilemiyorum Edmond. Ama gitmediğimiz sürece susmayacak. Şu aralar son istediğim onun çenesini çekmek." dediğimde ise hafifçe gülümsedi ve alnımdan öptü.
"Peki. Biz de senin için geliriz o zaman." dedi. Şaşkınlıkla ona baktım. Geliriz mi demişti? O da mı istiyordu yoksa bunu? Edmond ise benim şaşkınlığıma gülmüştü şimdi.
"Annemleri ikna ederim ben. Ama şu an tek istediğim seninle şöyle uyumak. Hadi sus da uyuyalım." dediğinde güldüm ve gözlerimi kapayıp sıkıca ona sarıldım.
Tekrar uyandığımda yanımda Edmond yoktu. Gün aydınlanmıştı ve hava çok güzeldi. Tam yataktan kalkacaktım ki kapı açıldı. İçeri elinde kocaman bir tepsi tutan Edmond geldi. uyandığımı görünce gülümsedi. Ama bir şey demeden tepsiyi yanıma bıraktı ve bana küçük bir papatya uzattı.
Böyle bir şey eğer mümkünse tabii her gün bu adama daha çok aşık oluyordum. Kararlılığı, cesareti, güçlülüğü, romantikliği ile bu adam beni tamamen kendisine bağlamıştı artık. Bu altı yılı nasıl yaşamıştım ben? Tek başıma bir yaşamı nasıl düşünebilmiştim? Artık bilemiyordum. Anlayamıyordum. Edmond beni bambaşka birisi yapmıştı. Gülümseyerek onu öptüm ve elindeki çiçeği alıp kokladım.
"Çok teşekkür ederim. Bunu hakedecek ne yaptım bilmiyorum." dediğimde ise gülümsedi.
"Sadece varolarak bile bunları hakediyorsun." dediğinde ise hafifçe kıkırdadım.
"Bugün romantikliğimiz üzerinde bakıyorum da." dediğimde kahkaha atmıştı.
"Her zaman olmaz kıymetini bil." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kaçışın Öyküsü...
General Fictionİnsanlar geçmişinden kaçarlar, kötü anılarından kaçarlar, canlarını kurtarmak için kaçarlar, yüzleşmemek için kaçarlar... İnsanlar birçok nedenden dolayı bir kaçışın içine sürüklenirler. Nedenler farklı olsa da çoğu insan yaşamını kaçmakla geçirir...