EMİLY...
Sokakta öylesine yürümeye devam ediyordum. Yürürken önüme bile bakmıyordum. Çok sinirlenmiştim. Yorgundum, huysuzdum, huzursuzdum. Bir de öfke eklenmişti içime. Onu görmek bile istemiyordum.
Tamam kabul bazen sinir bir insan olduğunu kabul ediyordum. Ama bu lafları söyleyecek kadar acımasız olduğunu düşünmüyordum. Tüm bu lafları duyana kadar. Gözlerimin içine baka baka söylemişti üstelik.
Kendi kendime her ne kadar sinirlenmememi söylesem de engel olamıyordum. O kimdi ki? Neden beni sinirlendirmesine izin vermiştim ki? Bunun ceremesini çekiyordum geceden beridir. Ya Erna... Ona ne kadar kızgın olduğumu bildiği halde neden yanına çağırıyordu? Ona da kırılmıştım. Belli etmeyecektim. Ama kırılmıştım ona da. Eddie'ye de.. Aslında sanırım herkese kırgındım.
Parka geçip bir banka oturdum. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalışıyordum. Biten evliliğimi, içimdeki tükenmek bilmeyen kırgınlığı, Eddie'nin cam parçaları gibi laflarının kalbimi acıtmasını düşünmek istemiyordum artık. Ama durduramıyordum kendimi. Engel olamıyordum. Bir insan kalbi acırken nasıl başka bir şey düşünürdü bilemiyordum.
Ağlamaya başladım. Kimse yoktu nasılsa. Bana acıyarak ya da üzgün bir şekilde bakan kimse yoktu. Her ne kadar kasmamaya çalışsam da, içimde halletmeye çalışsam da olmuyordu. Yapamıyordum. Kocam aldatmıştı beni. Gözlerinin içine bakıp da herkesin önünde bir ömür diye yemin ettiğim adam bir ömür yoktu yanımda.
Nasıl yapacaktım bundan sonra peki? Bir daha birine güvenebilir miydim? Bir daha birisine kalbimi emanet edebilir miydim? Bunu yapacak kadar cesaretli miydim acaba? Başımı kaldırıp havaya baktığımda bütün güvenimin yerle bir olduğunu farkettim. Bir daha herhangi birisine bile güvenebilir miydim acaba?
Ben parkın bankında otururken bir çift el ele tutuşarak önümden geçti. Tamam harika. Resmen harika. Kocamdan ayrılmak üzere olan bir benin önünden mutlu mesut insanlar geçidi yaşat Tanrım bana. Cidden beni o kadar güçlü ve sabırlı falan mı sanıyorsun?
Ama belki de sen bile... Evet sen bile yanılıyor olabilirsin. O kadar sabırlı bir insan değilim. Ya da güçlü. Bak eski kocam yeni sevgilisiyle gününü gün ederken ben park köşelerinde yitip giden evliliğime üzülüp, insanların olur olmaz laflarını da takıyorum. Gerçekten adil mi bu yaptığın? Yani.. Ne yaptım ki sana ben?
"İnsanlar ne kadar sakin değil mi?" diyen bir sesle düşüncelerimden sıyrıldım. İrkilmeme engel olamamıştım.
Arkamı dönüp baktığımda Eddie'yi gördüm. Erna'nın patavatsız arkadaşını. Olur olmaz laflar söyleyen yabancıyı. Ben de tekrar başımı çevirdim. Ona bakmayacaktım. Aslında kabahat tamamen benimdi. Beni kırmasına asla izin vermemeliydim. O ise yüzsüz gibi ki galiba yüzsüzdü, istifini bile bozmadan yanımda oturup etraftaki insanlara bakmaya devam etti.
Ona gitmesini söylemek istiyordum. Burası benim yerimdi. Yanımda olmasını istediğim son insanın kendisi olduğunu söylemek istesem de inadımdan sustum. Bu konuşma olacaksa bile başlatan taraf ben olmayacaktım. Sessizlik ne kadar uzarsa uzasın, ben ne kadar rahatsız olursam olayım konuşan ilk kişi ben olmayacaktım. Konuşmayacaktım.
"Bazen... Bazen kendi dertlerini elinle bir kenara itip diğer insanları izlemek iyi geliyor." dedi Eddie. Yine ona bakmadım. Yine konuşmadım. Çenesini istediği kadar yorabilirdi. Umurumda değildi.
"Af dilemeyeceğim Emily... Affetmeyeceğini bildiğimden dilimi boşuna yormayacağım."
"Buna sevindim. Beynim gürültü kaldırmıyor." dedim sert bir sesle. Hala yere bakıyordum. Anlamış olmasına cidden sevinmiştim. Peki neden üzülmüş gibi hissediyordum o zaman?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kaçışın Öyküsü...
General Fictionİnsanlar geçmişinden kaçarlar, kötü anılarından kaçarlar, canlarını kurtarmak için kaçarlar, yüzleşmemek için kaçarlar... İnsanlar birçok nedenden dolayı bir kaçışın içine sürüklenirler. Nedenler farklı olsa da çoğu insan yaşamını kaçmakla geçirir...