ERNA...
Tek istediğim buradan gidebilmekti. Ama doktorlar( Daha doğru bir ifadeyle Edmond'ın yanındaki doktor) bir gün için kalmam gerektiğini söylemişti. Ardından beni bir sürü testlere tabii tuttuktan sonra odama gelmiştim. Akşam olmuştu. Miranda koltukta oturuyordu. Testlerden dolayı yeterince yorgun düşmüştüm zaten.
Yatağa yattığımda tüm düşünceler yine beni karşılamışlardı. Edmond'ı görmek istemiyordum. Çünkü biliyordum. Onu görürsem zar zor kabuk haline getirdiğim bu yara hiç bağlanmamış gibi açılacaktı. Ve eskisinden de çok yanacaktı canım. Onu görmeden de yaşayabiliyordum. Evet zor oluyordu. Özellikle başımı yastığa koyduğum her anda. Ama yaşıyordum. Nefes alıyordum. Acım dinmişti. İçimi bir boşluk kaplamıştı. Onu görene dek. Onu görene dek en azından canım yanmadan nefes alabiliyordum. Ama artık alamıyordum.
Miranda da yatağın yan tarafına oturup yavaşça elimi tuttu. Endişeli görünüyordu. Onun endişelenmesini istemiyordum. Aslında kimsenin endişelenmesini istemiyordum ya. Derin bir nefes alıp uyumaya karar vermiştim. Çünkü içimdeki bu savaşla nasıl başa çıkabileceğimi bilmiyordum. O sırada Miranda'nın sesini duydum.
"Erna... Bu böyle olmaz.. Bir şey söyle. Bağır,kır,dök,ağla.. Ama bir tepki ver. Bir aydır onun hakkında hiç tepki vermiyorsun." dedi acı dolu bir sesle. Sözleri canımı acıtmıştı. Sanki canım hiç acımıyormuş gibi. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde hızlıca gözlerimi kırpıştırdım. Ağlayamazdım. Yoksa duramazdım. Miranda ise derin bir nefes alıp gözlerime baktı.
"Senin ona ihtiyacın var.. Bunu sen de biliyorsun." dedi.
"Carter'ın oğlu o." diye fısıldadım en sonunda. Neden böyle dediğimi bilmiyordum. Ama bir kere demiştim. Bunca zaman sonra ilk defa onun hakkında konuşmuştum.
"O sevdiğin adam Erna. Carter'a neden bu zevki tattırıyorsun?"
"Onun oğluyla olamam ben Miranda.." dedim ağlamaklı bir sesle. Miranda ise bana sarılmıştı.
"Onun yanlışlarını birbirinize ödetmeyin." dediğini duydum. Bu sözü artık dayanmamın son noktası olmuştu. İçten içe böyle yaptığımı biliyordum. Carter mutluydu. Bir kez daha elimden her şeyimi almış olmanın verdiği zafer hissiyle sarhoş gibiydi. Ama ben...Ben sanki başladığım yerdeydim. Daha da dibe batmış bir biçimde. Kapının çalındığını duyunca Miranda bana baktı. Ben de hızlıca gözümdeki yaşları sildikten sonra ona baktım. Gülümsüyordu. Kapıdaki her kimse girmesi için seslendikten sonra tekrar bana döndü.
Gelen Eddie idi. Yüzünde çok şapşalca bir ifade vardı. Bu ifadesi gülmek istememe neden olmuştu. Yüzü gülüyordu. Ama çok şapşal görünüyordu. Miranda da benim gibi şaşırmıştı Eddie'nin bu haline. Çünkü onu ilk kez böyle görüyorduk. Ne olmuştu bu adama?
"Eddie?" dedim gülerek. O ise şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Sonra yavaşça yatağımın diğer yanına geçip bana baktı.
"Eddie neler oluyor?" dedim kendimi kahkaha atmamak için zor tutarken.
"Bilmiyorum." dedi bana şaşkınca bakarken. Artık kendimi tutamamıştım. Miranda ile kahkaha atmaya başladık. Eddie ikimize de bozulmuştu şu an. Ama tutamıyorduk kendimizi. Karşımızda o kadar şaşkın ve şapşal duruyordu ki. Gülmeden durmak imkansız gibi bir şeydi.
"Ne demek bilmiyorum." dedi Miranda kendini toparlayınca. Eddie ise omzunu silkmişti. Şimdi kendini toparlamış görünüyordu. Yavaşça alnımdan öpüp ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kaçışın Öyküsü...
General Fictionİnsanlar geçmişinden kaçarlar, kötü anılarından kaçarlar, canlarını kurtarmak için kaçarlar, yüzleşmemek için kaçarlar... İnsanlar birçok nedenden dolayı bir kaçışın içine sürüklenirler. Nedenler farklı olsa da çoğu insan yaşamını kaçmakla geçirir...