12. Bölüm

136 3 7
                                    

Gerçekten bu kız kesinlikle bizi gözetliyor olmalıydı. Yoksa böyle olmadık zamanlarda gelmesinin başka bir izahı yoktu benim için. Katlanılması zor bir kızdı Julia. Hele şimdi daha da zordu. Edmond onlara döndüğünde tekrar yüzü gülüyordu.

"Keşke haber verseydiniz." diyordu bir yandan.

"Uzun zamandır kahvaltı yapmıyorduk. Sürpriz yapalım dedik ama kötü bir zamanda geldik galiba." dedi Julia'nın yardakçısı kaşlarını çatıp bana bakarken.

Çünkü hala ayağa kalkmamıştım. Ve de gelmelerine acayip derecede sinir olmuştum. Evet yanlış zamanda geldin demek istiyordum. İstiyordum ama diyemezdim biliyordum da. Bu yüzden sustum ve yavaşça ayağa kalktım. Hafif bir şekilde gülümsemeyi de ihmal etmedim.

"Tabii ki hayır. Yine de haber verseydiniz iyi olurdu. Edmond'da işten gelmişti." dedim. Bir yandan da Edmond'ın mesleğini merak etmiştim. Ama sormayı sonraya bırakmıştım. Ama konuşan Julia olmuştu.

"Biz ona sürekli geldiğimiz için haber verme gereği duymamıştık. Bilmemen normal tabii." dedi bana. Bana... Pekala bu kızın kafasını duvara sürtmeden daha ne kadar dayanırdım cidden bilmiyordum. Ama Edmond'ın hatrına kendimi biraz daha zorlayabilirdim sanırım. Bu yüzden derin bir nefes aldım.

"Her neyse. Şöyle geçin ayakta kaldınız. Josh nasılsın?" dedim Edmond'ın yanında şaşkın bir şekilde bize bakan Josh'a. Sorum onu kendine getirmiş gibiydi. Açıkçası memnun da olmuştu.

"Teşekkürler iyiyim. Sen nasılsın Erna? Umarım sorun olmamıştır gelmemiz?"

"Ben de iyiyim,teşekkür ederim. Sorun yok Josh rahat ol. Neyse mutfağa gitsem iyi olacak." dedim gülümseyerek. Ardından hızlı adımlarla mutfağa doğru yol aldım.

Bir süre sonra yanıma Julia yanıma geldi. Ben de pancake hazırlarken bir yandan da ona bakıyordum. Sanki kız kendi evindeymiş gibi dolapları karıştırıp bir şeyler bakıyordu. Acayip derecede sinir olmuştum. Orası onun evi değildi ki. Burası Edmond ve benim evimdi. Bir dakika... Benim mi? Benim de evim değil tabii ki. Ne münasebet. Ben gidecektim zaten. Ama Edmond'ın eviydi burası. Bu nasıl bir rahatlıktı?

"Bir şey mi aramıştın?" dedim en sonunda dayanamayacağımı anladığımda.

"Kahvaltı için bir şeyler bakıyordum."

"Ben hazırlarım."

"Ben de hazırlarım. Bu evdeki her şeyi biliyorum nasılsa." dedi o sinir bozucu sesiyle. Bense içimden ya sabır çektim ve önüme baktım. Bu kızla uğraşacak halim kalmamıştı açıkçası. Zaten sinirlerim laçka gibiydi. Bir de bu kızla uğraşamazdım. O takılabilirdi kafasına göre.

 "Ooo masa çok güzel görünüyor Erna." dedi bana bakarak. Gözucuyla Julia'ya baktığımda bozulmuş olduğunu gördüm. O da bir şeyler hazırlamıştı sonuçta. Ama yine de keyif almadığımı söyleyemezdim. Ben de Josh'a gülümsedim.

"Teşekkür ederim." dedim tatlılıkla. Ardından kahvaltı masasına oturduk.

İşin aslı ben onları dinlemiyordum. Dinlesem de anlayacağımı sanmıyordum çünkü. Hem bugün benim için çok çok zor bir gün olacaktı. Bugün Black malikanesinde davet vardı. Bu benim tek ve son şansımdı. Eğer başaramazsam Marco'nun deyimiyle İspanya'yı sonsuza dek unutmam gerekecekti. Edmond'ı düşününce tekrar içim acımıştı.

 Onu bırakmak istemiyordum. Ondan ayrılmak düşüncesi bile acıtıyordu içimi. Ama doğru olanı yapmak zorundaydım. Buradan gitmeden ne bana ne de beni tanıyanlara rahat vardı. Gitmek zorundaydım. İçim acısa da gitmek zorundaydım. Yine de onu bir daha görememe düşüncesi bile beni şu kahvaltı masasında neredeyse ağlayacak hale getiriyordu.

Bir Kaçışın Öyküsü...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin