Karar verilmişti. Verilmişti ama günler geçmesine rağmen o parayı nasıl alacağımı bir türlü bulamıyordum. Kafamda gece gündüz dolaşan tek düşünce buydu. Evet , parayı bulmuştum. Sadece nasıl alacağımı bilemiyordum ki işin en önemli kısmı da buydu.
"Erna?" diye seslenen Edmond'ın sesiyle kendime geldim. Yemekteydik. Daha doğtu bir ifadeyle ben masada ourmuş çatalımla yemeği karıştırıyordum.
"Efendim?" dedim dalgınca. O ise gözlerini devirdi.
"Neyin var?" dedi. Bakışlarımı karıştırdığım yemeğime yönelttim. Bulamaca dönmüşlerdi. 'İspanyaya kaçmam lazım,parayı buldum ama soygun yapmam gerek' diyemezdim tabii ki. Muhtemelen şoktan ne yapacağını şaşırırdı.
"Bir şeyim yok." dedim ben de bu yüzden.
"Erna bir kaç gündür hiç konuşmuyorsun. Doğru dürüst yemek bile yemiyorsun. Ne oldu?"
"Bir şey yok... Sadece.."
"Sadece?"
"Sadece bu işten paçamı sıyırabilecek miyim onu düşünüyorum." dediğimde gözlerindeki anlayışı gördüm. Ama konuşmadı. Masayı toparamaya başladık.
Edmond ile günlerim böyle geçiyordu işte. Sakin huzurlu ve sessiz. Gerçekten de sessizdik ikimizde. Bu da düşünmem için harika bir ortam demekti. Edmond beni konuşmak için zorlamıyordu. Aklında her ne varsa da onu söylemiyordu. Sır küpü gibiydi sanki. Yine de anlatacağım anlamına gelmiyordu bu. Sadece oturup içimde bulunduğum durumu düşünmek ve esaslı bir plan yapmaya çalışmak daha rahat oluyordu.
Tek bir ihtiyacım kalmıştı artık. O da esaslı bir plandı. Oraya girip o kadar parayı alabilmem için oldukça iyi bir plana ihtiyacım vardı. Ama işte o esaslı plan bir türlü aklıma gelmiyordu. Bütün gün bunu düşünüp durmaktan kafayı yiyecek hale gelmiştim. Ama kararlıydım. Bulacaktım o parayı. İspanyayı sonsuza dek unutmayacaktım. Tam odaya gidecektim ki Edmond'ın sesiyle durdum.
"Film izleyelim." diyordu. Bende izlemesek bakışı attım atmasına ama o bu bakışı kabul etmediğini belirtircesine elindeki mısır kovasını gösterdi. Kabalık yapamazdım daha fazla. Gözlerimi devirip yanına oturdum. O da elindeki kumandayı alıp filmi başlattı.
Film ile alakam yoktu. Filmler kolay kolay ilgimi çekmezlerdi. İlgi meselesiydi sonuçta. Bu yüzden plan için 'Eddie'den yardım istesem mi?' diye düşünmeye başladım. Eddie'nin aklına belki bir şeyler gelebilirdi. Ama bir yandan da ona ne kadarını anlatabilirdim ki? Ama ona bir şey anlatmak zorunda değildim ki. Kaçmam için ne kadar gerektiğini biliyordu. Sadece ona yeri söyleyecektim ve onun da aklına gelecekti bir şeyler. Ben bulamıyordum. Aklıma birşey gelmiyordu hiç.
"Bence bu işten paçayı sıyırabilirsin." diyen Edmond'ın sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Ona dönüp baktım. Bana bakmıyordu bile. Ama dediğini duymuştum.
"Senin kadar umutlu olabilsem keşke."
"Umut denen şey insanın içinde olan bir şeydir Erna."
"Benimkisi göçmüş o zaman."
"Emin misin? Bence hala orda." dedi başıyla kalbimi göstererek. Bakışları bana dönmüştü. Ben de ona baktım. Elim istemsizce kalbime gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kaçışın Öyküsü...
General Fictionİnsanlar geçmişinden kaçarlar, kötü anılarından kaçarlar, canlarını kurtarmak için kaçarlar, yüzleşmemek için kaçarlar... İnsanlar birçok nedenden dolayı bir kaçışın içine sürüklenirler. Nedenler farklı olsa da çoğu insan yaşamını kaçmakla geçirir...