Ben de ona bakmadan kahvemi içmeye başladım. Aslında bu konuda ona katılıyordum. Yine de bir şey söylemek istemedim. Zaten konuşacak konu kalmamıştı. Telefonumun çalmasını ve Edmond'ın haber vermesini bekliyordum. Arayıp aramama konusunda tereddütdeydim.
Eddie baktı ki ikimiz de konuşmuyoruz televizyonu açıp bir şeyler izlemeye başladı. Edmond'ı ve Emily'i çok merak ediyordum. Burada oturmaktan fena halde sıkılmıştım.
"Eddie?"
"Efendim?" dedi gözlerini televizyondan ayırmadan.
"Beni hastaneye götürür müsün?" dediğimde Eddie hızla bana döndü. Telaşlı görünüyordu.
"Ne oldu? Neyin var? Tanrım Erna neden Edmond yanındayken hasta olmuyorsun? Beni kesin öldürecek." diye söylenirken gülerek onu susturdum. Ne adamdı ama.
"Hey bir şeyim yok. Sakin ol önce. Edmond'ın yanına gitmek istiyorum."
"Erna... Bu riski göze alamam."
"Ama ben alıyorum. Ölene kadar bu evde tıkılı kalamam. Hapis hayatı yaşayamam. Bunu biliyorsun."
"Bunu benden isteme Erna lütfen."
"Kılık değiştiririm. Edmond'ın yanında olmak istiyorum. Emily'nin yanında olmak istiyorum. Sen de onun yanında olmak istiyorsun." dedim yeni öğrendiğim bilgiyi kullanmaya çalışarak. Evet yaptığım belki de adilikti. Ama bana çare bırakmamıştı. Eddie ise yok artık der gibi bakıyordu şimdi.
"Onu görmek istemediğimi bilmen gerekirdi."
"Hadi ama kandırma beni. Şu an ne yaptığını merak ediyor olmalısın."
"Kocasının yaralarını sarmakla meşguldür. Merak edip ne yapayım?" dedi tekrar koltuğuna oturarak. Ben de hafifçe yanına yaklaştım ve başını omzuna koyup tekrar konuşmaya başladım.
"Bunu yaptığını sanmıyorum."
"Ne yapacak peki Erna?" dedi alaycı bir sesle.
"İşte gel görelim. Bunu burada otururken bilemeyiz."
"Erna olmaz dedim."
"Emily..."
"Bir daha Emily dersen odana kilitlerim seni." dedi gülerek. Ama gözleri oldukça ciddiydi. Ben de ayağa kalkıp ona baktım.
"Eddie... Tek istediğim şu an Edmond'ın yanında olmak."
"Ben de olmaz diyorum."
"O zaman ben tek giderim."
"O hiç olmaz işte."
"Karar senin ya benle gelirsin. Ya da tek giderim." dedim gözlerine bakarak.
O da bana bakıyordu. Gözlerime bakarak kararlılığımı ölçüyordu sanırım. Ama konuşmuyordu. Sinirime dokunmuştu. Ne diyeceksen desene be adam diyesim gelse de susup ona bakmaya devam ettim. En sonunda bana bakmayı bırakıp televizyonu kapadı. Ardından ayağa kalkıp yüzüme baktı. Anlayışlı bakışlardı bunlar. Anlayışlı ve bir yenilginin kabullenişi gibiydi gözleri.
"Peki. Seni götüreceğim." dediğinde gülümsedim ve boynuna sarıldım. Sonra yüzüne baktım.
"Çok teşekkür ederim. Senin Emily'i merak ettiğini biliyorum Eddie."
"Onu merak etmiyorum artık. İnan oraya sadece senin için gidiyorum." dedi. Bense kaşlarımı çatıp ona baktım. Neden böyle konuşuyordu? Emily ile aralarında ne geçmişti? Ne olmuştu da Eddie vazgeçmiş gibi konuşuyordu. Yoksa vaz mı geçmişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kaçışın Öyküsü...
Ficción Generalİnsanlar geçmişinden kaçarlar, kötü anılarından kaçarlar, canlarını kurtarmak için kaçarlar, yüzleşmemek için kaçarlar... İnsanlar birçok nedenden dolayı bir kaçışın içine sürüklenirler. Nedenler farklı olsa da çoğu insan yaşamını kaçmakla geçirir...