Beni her şeye anlatmaya zorluyordu bu bakışları. Delip geçiyordu resmen. Öyle ki ruhumu görebiliyormuş gibi hissettiriyordu bana. Ben de bu yüzden bakışlarımı kaçırdım. Bu geçiştirilecek türden bir soru değildi biliyordum ve Edmond'a borçluydum işin aslı. Sessizce durduk bir süre. Ama uzun sürmeyecekti biliyordum. Nitekim sürmedi de.
“Daha ne kadar susacaksın?” dedi sinirle.
“Hangi konuda?” dedim. O da oturduğu yerde gerindi ve bana baktı.
“Bu zamana kadar hep onlardan bahsettik. Onlar peşimizde, onlar güçlü, onlar tehlikeli...Artık senden bahsetmenin vakti gelmedi mi sence?”
“Ben… Hakkımda ne söyleyebilirim ki?” dedim şaşkınlıkla.
“Geçmişinden bahsedebilirsin mesela? Kimsin sen?”
"Erna'yım."
"Erna kim?" dedi. Gözlerindeki merakı rahatlıkla görebiliyordum. Erteleyemezdim. Erteleyip ne yapacaktım? Ondan başka kim vardı hayatımda? Hiç.
“Bu hiç açıcı bir hikâye değil ama.” Dedim.
“İç açıcı olsaydı şu an burada olmazdın zaten. Seni dinliyorum.” Dedi. Gözlerine baktım. Kararlı gibiydi. Derin bir nefes aldım. Yaşadıklarımın yükünü tekrar hissettim. Belki iyi gelebilirdi bana. Biriyle paylaşmak, anlatmak zehir akıtmak gibi olabilirdi belki. Ama bunu onun gözlerine bakarak yapamazdım. Bu yüzden tavana baktım. O ise sanki ne düşündüğümü anlamış gibi yavaşça ayağa kalkıp pencerenin önünde durdu.
“Pekala anlatacağım. Seninle ilk karşılaştığım zamanı hatırlıyor musun?” Dedim. Edmond ise hafifçe güldü ve pencereye baktı.
* * * * * * * * * * * * * * *
Hızla koşuyordum. Hızlı olmalıydım. Yoksa biterdim. Hayatım buna bağlıymış gibi koşuyordum ki hayatım buna bağlıydı zaten. Ama boğazlarım çok acıyordu ve gücüm de giderek tükeniyordu. Bir an cesaretimi toplayıp arkama baktığımda kimsenin olmadığını gördüm. Ama hemen rahatlamak gibi bir niyetim yoktu. O sırada birden bir yere çarptığımı hissettim ve yere düştüm. Korkudan gözlerimi kapamıştım. Ama bu yer olmak için biraz fazla yumuşaktı. Yere düşmediysem neredeydim o zaman? Korkuyla gözlerimi açtığımda bir çift şaşkın gözün bana baktıklarını gördüm. Ben de onlara aynı şekilde baktım. Sonra aniden kalktım ve telaşla etrafıma bakındım. Fazla zamanım olmadığını biliyordum. Şimdi nereye gideceğimi de bilmiyordum. Belki bu adamı bana göndermişlerdir. Belki Tanrı halime acıyıp bu adamı göndermiştir. Bana yardım etmek için. Ya da... Ya da yoktur öyle bir şey. Yine de şansımı denemek zorundaydım.Bu yüzden adamın kollarını sıkı sıkı tuttum.
“Lütfen bana yardım et. Peşimdeler.” Dedim. Boğazım o kadar çok acıyordu ki konuşmakta bile zorluk çekmiştim. Adam ise bana baktı.
“Kim peşinde?” dedi şaşkın bir halde.
“Anlatacak vaktim yok. Lütfen bana yardım et. Biliyorum çok fazla şey istiyorum. Üstelik seni tanımıyorum. Ama yardımına ihtiyacım var.” Dedim yalvararak. Bir yandan da arkama bakıp duruyordum. Adam bir an önce karar verse iyi olacaktı. Vaktim hızla azalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kaçışın Öyküsü...
General Fictionİnsanlar geçmişinden kaçarlar, kötü anılarından kaçarlar, canlarını kurtarmak için kaçarlar, yüzleşmemek için kaçarlar... İnsanlar birçok nedenden dolayı bir kaçışın içine sürüklenirler. Nedenler farklı olsa da çoğu insan yaşamını kaçmakla geçirir...