8. Bölüm

143 6 7
                                    

Tam yukarı çıkacaktım ki kapı tekrar çalındı. Edmond ise kelimenin tam anlamıyla sıkkın görünüyordu. Bu konuşmayı yapmak istiyordu biliyordum. Ama yine de sevinmiştim. Şans benden yanaydı. Şimdilik. İfadesiz bir şekilde kapıyı açtığımda Emily ve eşini gördüm. 

"Merhaba." dedim gülümseyerek. 

Ardından içeri girmeleri için kenara çekildim. Edmond kardeşi olduğu için kovamazdı da. Edmond kardeşini görünce sıkıca sarıldılar ve beraber salona geçtiler. Ben de kimselere belli etmeden mutfağa geçiş yaptım. Herkese kahve koymuştum ki içeri Emily girdi. Sanırım bir şeyler konuşacaktı. 

"Yardıma ihtiyacın var mı?" dedi tatlılıkla. Ben de ona gülümsedim.

"Teşekkür ederim." dedim. Bir süre konuşmadık. Emily içeri de gitmemişti. Kehanet falan yoktu ortada. Sessizlik uzun sürmeyecekti. Barizdi yani.

"Edmond'ı böyle gördüğüme sevindim." dedi kısık bir sesle. Şaşkın bir şekilde onun yüzüne baktım.

"Nasıl ki?" dedim şaşkın bir sesle.

"Edmond oldum olası hep melankolik takılır. Ama Julia'dan sonra... Nasıl desem kendine insanlara karşı duvar ördü."

"Julia ile neden ayrılmışlardı?" dedim merakla.

"Julia istemişti. Başkası olduğunu söylemişti." dedi sadece. Şaşkınlıkla ona baktım.

Aniden sinirim tekrar su yüzüne çıkmıştı. Kızdaki yüzsüzlüğe inanamıyordum. Hem gelip aldatıyordu hem de 'nişanlısı' olarak hesap soruyordu bana. Gerçekten nutkum tutulmuştu. Kızdaki bu yüzsüzlük mü özgüven miydi neydi bilmiyordum ama epey vardı anlaşılan. Hala daha Edmond'a bakmak şöyle dursun konuşabiliyorsa kızın karakterinden şüphe duymak gayet olağandı yani. Emily'nin sesiyle kendime geldim.

 "Ama sen sanki onu kendine getirdin." dedi bana bakarak. Daha fazla şaşıramazdım derken daha fazla şaşırmıştım. O da şaşkınlığımı anlamış gibi gülümsedi.

"Yani ona iyi geldin demek istedim. Nereden geldiğini bilmiyorum ya da nasıl tanıştığınızı. Ama açıkçası ilgilenmiyorum da. Seninleyken daha mutlu görünüyor. Bu da benim için yeterli."

"Bana bunu neden söylüyorsun?" dedim bir süre sonra.

"Teşekkür etmek istedim sadece." dedi o da. İnanmamıştım işin aslı.

Ama bunu sorgulamadım da. Daha doğru bir ifadeyle sorgulayamadım. Makinenin ikaz sesiyle konuşmamızın sonuna geldiğimizi anlamıştım çünkü. Kahveleri doldurduktan sonra salona geçtiğimizde Edmond Emily'nin eşiyle hararetli bir şekilde konuşuyordu.Sonra telefonu çaldı. Karşısındaki kişi her ne söylüyorsa Edmond'ın hoşuna gidecek şeyler değildi sanırım. Çünkü kaşları giderek daha çok çatılıyordu. En sonunda telefonu kapayıp bize döndü.

"İşe gitmem gerek. Neredeyse iki gün gelemeyeceğim." dedi gözlerime bakarak. 

Gerçekten şans benimleydi. Ayrılmamıştı yanımdan. O kadar rahatlamıştım ki. Yine yırtmıştım. Kendimi gülmemek için zor tutarak ona baktım. Ama o çok sıkkıngörünüyordu. Bu konuşmayı ne kadar çok istediğini düşünecek olursak gayet normaldi. Edmond bunları söyledikten sonra montunu almaya gitti. Emily ise bana bakıyordu.

"Yanında kalmamı ister misin?" dedi.

"Gerek yok. Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek. Ama Emily kocasını dürterek geride kalan kupaları mutfağa götürdüler. O sırada Edmond montunu giymiş bir şekilde geldi. Yavaşça yanıma yürüyüp önümde durdu. Endişeli görünüyordu.

Bir Kaçışın Öyküsü...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin