"Bak, bu ikimizin arasında olan bir şey. Lütfen onu rahat bırak." dedim sesimi olabildiğince yumuşatmaya çalışarak. Onun suratını bile görmek bende mide bulantısı etkisi yaratıyordu. Nasıl yumuşak davranabilirdim ki? Carter ise sadece sırıttı.
"Onu bu işe çeken kişi sensin Erna." dedi. Sesi çok sakindi.
"Onu rahat bırak." dedim. Ama Carter bana cevap vermedi. Onun yerine başını hafifçe arkaya çevirip parmaklarını şıklattı. Neden böyle yaptığını anlayamamıştım. Edmond'u elleri ve gözleri bağlı halde görene kadar. İki yanında adamlar vardı ve onu kollarından tutuyorlardı.
Edmond her ne kadar bağlı olsa da hala direnmeye çalışıyordu. Yüzü gözü ter içinde kalmıştı harcadığı çabadan dolayı. Benimse telaştan ağzım kurumuştu. Düşünmem lazımdı. Hem de hemen. Bir an önce bir şeyler yapmalıydım. Tanımasam da bana evini açmış bana yardım etmiş bu insanın hayatını kurtarmalıydım. Ama düşünemiyordum. Beynim durmuştu sanki. Hiçbir halt yapamıyordum. Adamlar onu tam karşımdaki sandalyeye ittiler ve kalkamasın diye ellerini omzuna koydular.
"Ne istiyorsunuz benden?!" diye bağırdı en sonunda.
Dayanamayacaktım. Benim yüzümden olmuştu hepsi. Tamamen benim suçumdu tüm bu olanlar. Benim yüzümden buradaydı,bağlıydı, ve hiçbir şey bilmiyordu. Sinirle Carter'a döndüm. Yüzündeki memnuniyet ifadesi o kadar belirgindi ki. Bir an neden olduğunu bilemesem de konuşamadım. Bir şey söyleyemedim. En sonunda konuşan ben değil Carter oldu.
"Önce bir sakin olmalısın Edmond. Stres vücuduna iyi gelmez. Bilmelisin." dedi. Edmond ise bir an debelenmeyi bıraktı. Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyor gibiydi. Başını Carter'a çevirdi. Ama onu göremiyordu.
"Bir şey söyleyeyim mi? Tam bir o*spu çocuğusun." dedi. Şaşkınlık ve inanamamazlık karışımı bir ifade ile ona bakıyordum. Carter'ın yüzü sinirden kasılmıştı. Adama başıyla işaret etti. Adamlardan bir tanesi Edmond'ın suratına bir tane patlattı. Ağzımdan bir hiii sesinin çıkmasına engel olamamıştım. Edmond'ın dudağı kanıyordu. Bu manazarayı daha fazla izleyemezdim.
"Carter lütfen onu rahat bırak." dedim. Edmond tekrar kasılmıştı. Yüzü bana dönüktü ama beni görmüyordu.
"Erna? Onun burada ne işi var?" dedi.
"Onu bu işe çeken sensin Erna." dedi yine. Şunu demeyi kesse iyi olacaktı gerçekten.
"Onu rahat bırak Carter. Onun hiçbir şeyden haberi yok."
"Neyden haberim yok?"
"O zaman istediklerimi yaparsın."
"Asla yapmam."
"Senden ne istiyor o adam Erna?"
"Edmond'ı rahat bırak."
"Şartımı sundum."
"Ne istiyor o adam senden?"
"Bunu yapmayacağımı iyi biliyorsun." dedim. O anda Carter belindeki silaha sarıldı ve bir anda Edmond'ın yanına gitti. içimdeki dehşet duygusuna hakim olamıyordum.
"Sakın yapma lütfen yapma bırak onu!" diye bağırsam da silahın sesini duymuştum.
O anda bir sıçramayla uyandım. Evet uyandım, Bir evdeydim. Kanepede uyuyordum. Nefesimi zorlukla alıyordum. Rüyaydı. Hepsi sadece bir rüyaydı. Lanet olasıca bir rüyaydı sadece. Yanımda Carter yoktu. Edmond vardı ve ben onun evindeydim terk edilmiş bir mahzende değil. Sabah olmuştu ve mutfaktan bir takım takırtılar geliyordu. Sonra ses kesildi ve bir süre sonra karşımda Edmond'ı gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kaçışın Öyküsü...
Tiểu Thuyết Chungİnsanlar geçmişinden kaçarlar, kötü anılarından kaçarlar, canlarını kurtarmak için kaçarlar, yüzleşmemek için kaçarlar... İnsanlar birçok nedenden dolayı bir kaçışın içine sürüklenirler. Nedenler farklı olsa da çoğu insan yaşamını kaçmakla geçirir...