Öbür bölümü atlamamaya tikkat!
Bu arada düz yazı olan bölümlere iki kurabiye koycm çünkü öyle istedim.
🍪
Elimdeki metal tabağı masaya şangırtılı bir ses çıkartarak sertçe koydum ve bezgince plastik sandalyeye oturdum.
Gülümseymiş.
Tamam Edward çok tatlı birisiydi. Onu sevmiştim. Ama gülmseme projesine uymayacağım.
Elbette.
Düşündüğüm Edward olayını kapattığım an suratımda hayatın küfür dolu gerçekleri üzerine gülümsediğimi fark etmeseydim daha iyi olabilirdi sadece.
Silkelenip gözlerimi sinsice denecek bir gizlilikle etrafta gezdirdim, bu şeyi yapmaktan bıkmıyorum. Aldığım sonuçtan bıkmıyorum. Senaryoların etrafımda dönmesinden bıkmıyorum. Benim oyunum bu sahnede dönmüyor, şuan bir izleyiciden farksız olmakla ilgili sorunlarım yok.
İlerideki uzak bir masada oturan avanak anıra anıra gülerken orada takılı kalıyorum. Gizli seyirciliğim tepkiliye dönüyor hızla. Kaşlarım çatılmış, abartılı mimikler ve abartılı tonlarla konuşan arkadaşa büyük bir suç işliyor edası ile bakmaya başlamıştım çoktan.
Çocuk kısa saçları, çıplak ensesi ve zayıflığını gizleyemeyen kot bir ceketle kahkahalar eşliğinde balinalar ve balinacılar hakkında konuşuyordu. Kumral saçları o kadar düz ve parlaktı ki biraz bakınca onları akan bir su yolu sanabilirdiniz. Benim hepten bozulan ifademin sebebi ne peki?
Onun balinalar ve balinacılar hakkındaki amaçsız konuşması mı yoksa bu konuşma sayesinde bile kahkaha atabilmesi mi?
Omuz silktim ve başımı başka yöne çevirdim.
Manzaram pek değişmiyordu, yemekhane olsun, sınıf olsun, bahçe olsun, kantin ya da konferans salonu hatta koridor.
Farkında olmadan tanımadığım biriyle göz göze geldiğimde hızla alt dudağımı ısırıp kafamı çevirdim.
Bir başımayken her konuda kesin olup insanların etrafında mala dönmekten hiç hoşlanmıyorum.
Yanaklarımı şişirip kısa sürede geri indirirken elimle saçımı geriye atıp gözlüğümü çıkarttım, derste onu takmak zorundaydım ama şuan ihtiyacım yok, teşekkürler. Hızlı hılzı gözlerimi kırpıştırdım, tatmin olmayınca elimin tersiyle gözlerimi kaşıdım.
Uykum vardı. Uykum olunca gözlerim kaşınıyordu, sonra böyle oynuyordum yaşarıyordu, üstüne de ovunca yumruk yemiş gibi geziyordum ortalıkta.
Bir elim gözümdeyken çatalımı elime aldım ve tabaktaki tavuk parçalarını yavaşça dürttüm.
Bu önümdeki şey, yemekti. Çok merak ediyorum, tuz ne biliyorlar mı ya da baharat belki salça? Sikeyim bunların yapacağı yemeği ben.
Sinir bozucu ve uzakta hissettiren uğultuya kulak vermedim. Oturduğum dört kişilik masada, elbette ki tektim. Saman tadındaki tavuk kokusu eşliğinde kendi kendime göz devirmek için mükemmel bir zamanlamaydı anlayacağınız.
"Hey Tomlinson!"
Bir diğer anlayacağınız şey de az önce söylediğim, yemekhanede değilim, yalanının bedeli olarak Tanrı'nın beni her daim olduğu gibi yine hatalarım için Liam Payne ve çevresiyle cezalandırdığıydı.
Anında başımı kaldırıp dik dik karşı masadaki Johnny'e baktım. Evet dik dik. Komik görünmediğime de eminim ama saçlarım gözlerimin önüne gelse de onun esmer suratındaki aptal sırıtmayı net bir şekilde görebiliyordum.
"Bu senin için!"
İyice sırıtıp elindeki elmayla suratımı hedef aldı şimdi. Ve artık masadaki diğer kişiler de seslice gülüp bana bakıyordu.
Aslında olay şu ki, bu dingiller (Kısacası Payne'ın kabartma tozları, bunu ben buldum.) dikkat çekmeye çalışıyorlar ve bu yüzden önlerine gelene sataşıyorlar. Şuan da ise maalesef ki ben varım önlerinde. Eh her neyse olay çıkartıyorlar böylece Zayn Malik de onlarla uğraşacak ve kavga çıkacak. Sonuç, tüm okul onları izleyerek eğlenirken onlar da kaostan beslenecekler.
Ama okul ahalisi olarak tüm olanlara bağışıklığımız var neyseki de-
Yapacağı şeyde ciddi olduğun fark ettiğin an gözlerimi sonuna kadar açıp yana doğru eğildim böylece yemekhanede ben yerine bir başkasının acı dolu sesi yankılandı. Hemen sonra geniş, bodrum katının tamamını kaplayan mekanda kısa süreli bir sessizlik oluştu.
Şaşkın şaşkın arkama döndüm, üzerimdeki mavi, mor şeritli bol ceketimin kol kumaşlarına sıkıca tutunmuştum iki.
Siktir
Zayn'in kuzeni mi? Cidden mi? Neden buraya oturdum ki? Telaşla soludum.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun!?"
Kafasına elma yiyen şahsiyet ayağa kalkıp elindeki pastayı olduğu gibi Johnny'e fırlatışına şahit oldum. Ve evet sonra onun yanındaki Carl'ın da kendi pastasını bir diğerine atışına.
Bir daha, siktir.
Korkuyla masanın altına girdiğim saniye yemekhanede korkunç bir savaş başlamıştı. Görevliler ise onları tutmayı bırakın kaçacak yer arıyordu.
Sonra tüm o yere yapışan yemekler ve düşen tabakalara karışan öğrenci çığlıkları eşliğinde yemekhanenin diğer ucundaki başka bir masanın altında benim gibi yere oturan çocuğu fark ettim.
Buradan bile seçilen yeşil gözleriyle yemekhaneye korku dolu bakışlar atıyordu. Üzerinde yeşil bir kazak ve başındaki badanaya rağmen her yere taşmış kıvırcık saçları vardı.
Çok garip bir andı ama aynı zamanda sıradan.
Şaşkın bakışlarımı hissetmiş gibi bana baktığı o an gibi de sihirli.
🍪
Hayatımda yazdığım en...düz yazıydı wşzşqixi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's Time / LS
FanfictionNiall şaka olsun diye Harry'nin telefon numarasını tuvalete yazmıştı. -Texting- -Düz yazı- -Öcülü espriler- -Mucize Uğur Böceği vibe-