İşin başında medyadaki fanartlarla yapacaktım kapağı :')Şey Allah rızası için "sonunda" dışında yorum yapın kendimi kantin sırasının uzunluğundan yakınan öğrencilerle dolu bir odada tek kalmış kantinci gibi hissediyorum.
🍪
Bankın birisine çıkmış sabırsız gözlerle kalabalık bahçeyi inceliyordum, hava buz gibiydi, herkes bir an önce evine gitmek için kapıya doğru koşturuyor birbirini itekliyordu. Çok dikkatli olmalıydım, Louis buralarda bir yerlerdeydi!
Yani William!
Yani benim AŞKIM!
Ellerimle yanaklarımı sıkıştırdım, onu gördüğüm an üstüne atlamak ve sıkıca sarılmak istiyordum ama bunu yaparsam korkup benden kaçardı büyük ihtimalle bu yüzden huh, sakin ol Harry. Atlama hayalleri kurmayı kes artık!
Aşkın insana böyle bir dürtü verdiğini bilmiyordum, her bulduğum yükseklikten atlayasım geliyordu ve evet bu biraz korkunç.
O gün Niall'ın mesajı geldiğinde de kendimi kapısı açık yangın merdivenlerinden aşağı atmamak için zor tuttum, çünkü bakın O LOUIS'MİŞ HEMEN YANIMDA YANİ! BİRLİKTE UYUDUK BİZ! SARILDIM BEN ONA! ÜSTELİK KENDİSİ BENDEN HOŞLANIYOR!
Bunca zaman kendimi mi kıskanmışım!
Oflayarak yanaklarımı şişirdim. Neden bu kadar şapşalım ki? Anlamam gerekirdi! Niall söylemese asla anlamazdım! Gerçi, o benimle tanışmayı kabul etmişti ama olsunn...çok salağım!
Nerede şimdi? Göremiyorum! Herkes bahçede! Neden herkes bahçede!
Çıkış vakti geldi çünkü salak!
Tanrım. Dün buhar olup uçmasaydı şimdiye evlenmiştik!
Yeşil bir kazak var üzerimde, en azından onun beni görmesi kolay alacak.
Etraftaki insanlara kötü kötü bakışlar attım, şuan hepsi benim için engelden farksız. Bu günü mü buldunuz eve koşacak!
Soğuk rüzgar yüzüme yüzüme eserken ellerimi birbirine sürtüp ısınmaya çalışıyor halen telaşla etrafa bakıyordum. Benim balım da amma ufak, nasıl bulacağım onu?
Saçlarım gözümün önüne savrulup görüşümü engellemesin diye onları bağlamıştım ama evet şimdi de ensem buz tuttuğu için tokayı çıkaracağım. Elimi saçıma attım. Bir dakika şu arkası dönük olan kişi Louis mi?
Gözlerimi kırpıştırdım. Nefesimi tutup bu tarafa dönmesini bekledim. Bu çok rahatız edici bir histi. Beklemek! Ah sanki ona benzemi- döndü!
Dikleşen omuzlarım anında düştü. O değilmiş.
"Harry?"
Ama arkamdan gelen kesinlikle onun sesi. Gözlerim sonuna kadar açıldı ve elim ayağım resmen birbirine girdi, dengemi kaybedip çıktığım bankın masasına kıç üstü düştüm.
"Oops, seni korkutmak istememiştim. İyi misin?"
Yutkunamıyordum. Tüm kaslarım iflas etmiş gibiydi. Zorlukla başımı çevirip şaşkın ve üzgün suratına baktım. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğunu biliyorum, başım da dönüyor şuan altı tane falan Louis var karşımda. Sarhoş gibi konuşma Harry, sarhoş gibi konuşma Harry, sen hiç sarhoş olmadın zaten sakin ol!
"Selam, s-sen burada mıydın ya? Ben de seni arıyordum."
Lanet olsun kullandığım kelimeleri sikeyim! En azından gevşek gevşek konuşmadım...bu gevşek kelimelerim olduğu gerçeğini değiştirmez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's Time / LS
FanfictionNiall şaka olsun diye Harry'nin telefon numarasını tuvalete yazmıştı. -Texting- -Düz yazı- -Öcülü espriler- -Mucize Uğur Böceği vibe-