🍪32🍪

684 121 84
                                    

Müsaadenizle iki kurabiyeli bölümler artacak 👉👈

🍪

Zile bastıktan sonra ceketimin üstünden kolumu gergince kaşımaya başladım ve arkamdaki boş sokağa kısa bir bakış attım.

Şu babamın arkadaşı her kimse, Des evet işte o, evi cidden uzaktı. Ayrıca siteyi bulması bir dert, evi bulması ayrı bir dertti ama her neyse tamam demiştim çoktan. Neden tamam dedim ki zaten? Babamdan da korkmam ki ben, eğer istemeseydim bir şekilde reddederdim.

Demek ki istemişim. Kendi kendime imalı bir kaş kaldırma hareketi yapıp tekrar önüme döndüm. Umarım malum çocuk zır delinin teki değildir.

Mütevazi ama kesinlikle lüks bir sitede oturduğunda göre ayrıca matematik düşmanı da olduğuna göre ondan entelektüel birisi olmasını bekliyorum. Tanrı izin verirse.

Kapı açıldı, karşımda Des vardı. Vay canına kapıyı açan bir baba, bu benim için yeni.

"Hoş geldin Louis. İçeri gelsene."

Mal mal adama bakmayı kesip içeri girdiğimde kendimi çok cidden çok çaresiz hissediyordum. Daha önce tek başıma hiç kimsenin evine gitmemiştim. Hele tanımadığım birisinin evine, akşamın bir vakti hiç gitmemiştim. Ceketimin kolunu sıkıca tutuyordum. Gözlerim Des hariç ciddi anlamda her yerdeydi ama aynı zamanda evi izliyor gibi görünmek de nedense beni rahatsız ettiğinden yerden tarafa bakıyordum.

"Rahat ol evlat, hadi Harry'nin odasına götüreyim seni." güldü.

Şaşkınlıkla merdivenlere yönelen adama baktım. Annesi neredeydi? Ve neden oğlunu çağırmak yerine beni ona kendisi götürüyordu? Kendimi çok yabancı hissediyordum. Düzenleri öylesine testi ki uzaylı olduğumu düşünmeme az kalmıştı.

Yavaş adımlarla Des'in peşine düştüm. Sade, gri bir merdiven halısı kullanıyorlar, annem hastaneye gitmeden önce bizim de mavi bir merdiven hakkımız vardı. Ah neden düşündüm ki şimdi bunu?

"Oğlum diye demiyorum ama Harry çok mızmızdır o yüzden şimdiden özür dilerim."

Adam biraz nefessiz de kalsa tekrar güldü. Ben aa ben bir şey yapmıyorum evet. Mızmız demek ha? Hayatımda eksik olan tek şey!

Üst kata çıktığımızda en köşedeki odaya doğru ilerledik. Kapıların hepsinin açıldığı bu merdiven üstü salonumsu odanın ışığı hali hazırda yanıyordu ve ben burayı kimsenin kullanmadığına emin olsam da sevmişim. Rahat koltuklar falan bir de televizyon vardı.

Kapıyı tıklattı, ne cidden mi? Tamam artık şaşırma Louis bu insanlar ya da sen uzaylısın o kadar. Bir baba oğlunun odasına girerken nasıl kapı tıklatsın ki yoksa? Palavra.

Sonra da kapıyı açtı, ev çok sessizdi ve huzurlu rahat bir havası vardı ama elbette bu bir ergenin odasının kapısı açılana kadar sürmüştü.

"Harry? Halen telefonla mı oynuyorsun sen?"

Harry?! Karşımdaki sayesinde kaza zede olduğum, pembe kazaklı şu kıvırcık şey Harry mi?

Bu mümkün değil.

Gözlerimi kırpıştırdım ve bir adım geri gittim.

Yatağında telefonuyla sinirli dakikalar geçiren Harry? ise somurtkan bir yüzle bize döndü. Daha doğrusu, lanet olsun, bana döndü. Ve şımarıkça gülümsedi. Gamzeleri ortaya çıkmış, alaylı bir ifade takınmıştı.

Bu iyi bir şey değil.

🍪

Öbür bölüm de iki kurabiyeee

It's Time / LSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin