🍪89🍪

326 59 44
                                    

Merlin hem hiperaktif hem depresif evet evet ikisi aynı anda cnlar çünkü o bir enfp...

Düzeltmedim 👌🏿

🍪

Son zil çaldığında, sınıflar boşaldığında, hatta bahçe boşaldığında anca çıkmıştık okuldan üstelik ben eve varana kadar hava kararmış, yollarda da öğrenci kalmamıştı. Daha önce hiç bu kadar geç kalmamıştım sanırım. Bahçe kapısını ittim.

Üşüyor ve gergince yürüyordum. Harry'nin annesinden alacağım tepki kafamı o kadar doldurmuştu ki eve vardığımı bile tam olarak az önce kapının önündeyken fark etmiştim. Neyse ki yemeğe daha iki saat var. İyi ki daha fazla konuşmadık!

Zayn Niall, ben ve Harry. Bir süredir böyleyiz. En az bir saat konuşmadan eve gidiş yolunu tutamıyoruz. Alerji yaptı. Hele bu gün! Tam anlamıyla zar zor ayrıldık.

Zayn'in her sorumuza karşılık bize bağırması, Harry'nin sürekli bana, akşam gelecek misin?, demesi, sarışının gülmesi, okulun Harry'nin yanında olmama verdiği anormal tepki gibi oldukça kalabalık bir konu havuzuna düşmüştük çünkü.

Beynim ağrıyor.

Yatağıma girip ertesi güne dek uyumak isteyeceğim kadar ağrıyor üstelik, ancak biliyorsunuz ne yazık ki küçük bir aile randevum var ve-

"Anne!"

Şaşkınlıkla kapıyı açan anneme baktım.

O ne zaman-

Ne!

"Lou hoş geldin bebeğim." Sesi neşeliydi.

Gülümseyen, sağlıklı ve canlı yüzü ise beni altüst ediyor. Hareket falan edemedim bir süre. Şoka girmiş gibiydim.

Kapıda onu görmeyeli ne kadar oluyor? Ne zamandır evde değil? Aylar olmuş muydu? O yokken nasıl da korkunçtu her şey! Gözlerime vuran soğuk onları kurutmuştu.

Konuşamadım.

"Gir içeri, kıpkırmızı olmuş yüzün." Sahte öfkesi kaşlarını çatmasına yetmişti, beni tutup içeri çekiyor. Ay ışığının suratına kapatıyor kapıyı.

Kumral saçları taranmış eskiden olduğu gibi omuzlarına bırakılmıştı, hastane kıyafetleri yoktu ve o kendi elbisesini giyinmişti. İçeriden oyun oynayan kızların seslerini duyabiliyorum. Çok uzun zamandır olmayan bir rahatlık var evde.

"Donmuşsun, mont giymeyi bile öğretemedim mi ben size?"

Şimdi, sıcak çok sıcak evimiz gözlerimin yaşarmasına izin veriyor işte! Ona sıkıca sarıldım. Lottie'nin en sevdiği yemek yapılıyor gibiydi, kızları o kadar uzun zamandır huzurlu ve güvende görememiştim ki şu an yaydıkları garip gürültü beni afallatıyor.

Huzur veriyor kollarında olmak, kendi parfümünü sıkmış, saçlarından sevdiği şeftali arolamlı şampuanın kokusu yayılıyor. Gözlerimi kapattım. Bilmem kaç hafta ya da ay sonra ayaklarımız yere basarken sarılıyordum ona.

"Duyduğuma göre gitmen gereken bir yemek varmış."

Bana sarıldığı için boğuk, kavuştuğumuz için duygulu geliyor kulağa kelimeleri. Başımı salladım yapabildiğim kadar.

"Seni hazırlayalım o halde."

Ne zaman geldi, neden söylemedi, nasıl geldi onunla konuşmayı çok istiyordum. Konuşacak çok şey vardı. Daha dün gitmiştim yanına neden hiç anlamamıştım geleceğini?

İsteksizce ayrıldık. Mavi gözleri içtenlikle parlıyordu, yüzümdeki elleri sıcaktı, annem evdeydi. Babam da evdeydi. Merdivenlerden indi. Elleri ceplerinde bize bakıyor. Kaşlarım çatılıyor. O buradayken bir yere gitmek istemiyorum. Annen de arkasına dönüp babama baktı.

Bir süre buna devam ettik. Bana merhaba dedi. Ona merhaba dedim.

Garipti, saçma sapan konuşmuyordu, memnuniyetsiz suratlar takınmıyor, hakaret etmiyor, patlamak üzere bir bomba gibi evde bizi sallamadan dolanmıyordu. Anneme anlamsız bir göz hareketi yaptım o mutfağa giderken.

"Sonra konuşuruz, gel hadi."

Sesimi çıkarmadım. Ayakkabılarımı çıkarttım, babamın yanından geçip yukarı çıktık. Kızlar gergin gergin beni karşılamak zorunda kalmamıştı ben onları kontrol etmek için odaya girip sayım yapmamıştım.

"Anne, babam evde-"

"Birazdan gidecek, boş ver sen babanı." İç çektim. Merdivenlerdeki halılar dönmüştü. Kaşlarımı çatmayı bırakamıyorum. Odama girdik. Çantamı çıkarttım. O çoktan dolabımı açmıştı.

"Bu pantolonunu giymek ister misin?"

Ben Harry'nin yanına gidecektim değil mi...babam kafamı fena bozuyor. Başımı salladım. Elindeki siyah pantolonu aldım.

"Harry'le çok yakışıyorsunuz. Eminim onun ailesi de böyle düşünecek." Ah umarım...

"Annesi beni geriyor." Onunla evde muhabbet etmek garip!

"Senin gibi tatlı bir çocuğun hiçbir anneden korkmasına gerek yok bebeğim. Anneler ve babalar çocuklarını korumak için bu durumlarda katı olur sadece. Yani homofobik değillerse?"

Soru olarak yönelttiği son cümleye karşı başımı iki yana salladım. Rahatlamış görünüyordu. "Öyle bir sorun yok gibi görünüyor."

" Güzel, Harry gibi tatlı bir çocuğu yetiştirdiğine göre o da yeterince tatlı bir kadındır merak etme." Umarım.

Yüzüm kıpkırmızıydı yine ama bu sefer soğuktan ya da bilmem neden değil. Utançtan.

" Üzerine de şunu giymeye ne dersin? "

Yine başımı sallayıp uzattığı mavi kazağı aldım. Annemin önerileri her zaman en iyi seçenektir. En iyi seçenek olduğu için değil, o önerdiği için.

"Sen hazırlan, ben kızların yemeklerini koyayım." Gelir gelmez her şeyi düzeltmiş, dinlenmeye bile vakit ayırmadan rutinine dönmüştü. Ah anne!

"Tamam." Dedim.

O gittikten sonra bir süre yatakta oturdum.

Yapmam gerekeni düşünüyordum. Yine onlar kavga ederken korkup kapının arkasına saklanacak mıyım diye düşünüyordum. Yeterince düşünmemiş gibi. Ama bu sefer karar veriyordum, hayıra. Arkasına saklanacağım bir kapı yoktu artık. Daha doğrusu, bir kavga yoktu artık. Kapının arkasında olacak olan ben değildim. Bir süre sonra bir daha bu eve girmeyecek olan babamdı.

Bunu gözlerinde gördüm. Gideceğini gördüm. Aşağıdaki sessizliğini gördüm.

Annem gelmişti.

Şimdi de babam gidiyordu.

Ona kızgındım, güvenmiyordum ve korkuyordum da ama aynı zamanda bilmiyordum, gitmesini istiyor muyum?

🍪

Azck realite ama halen yazmaya üşeniyorum bu yüzden baştan savma sorry

It's Time / LSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin