🍪66

595 112 107
                                    

Destansı uzunluktaki bir bölümle hepinize sa

🍪

Willycik: YETER ARTIK DEĞİŞTİR ŞU KONUYU!

Willycik: LÜTFEN!
(17:26)

Eddie: HAYIR!
(17:32)

Willycik: ACI ÇEKİYORUM!

Willycik: ACIMA SON VER!

Willycik: ED!

Willycik: HARRY!

Willycik: HAZZA!
(17:32)

Eddie: Hazza da ne owpdpqş
(17:37)

Willycik: Anan

Willycik: Neden beni duymuyor ve görmüyorsunuz?
(17:37)

Eddie: Susar mısın burada minik bebekle ilgili bazı hikayeler dinliyorum
(17:38)

Telefonu kapatıp hızlıca bayan Tomlinson'a döndüm, elim yanağımda ziyaretçi masasına kurulmuş onu dinliyordum. Louis ise halen annesinin yanındaydı.

Şöyle ki, Jay Louis'nin erkek arkadaşı olduğumu kendisi ilan ettikten sonra,

evet erkek arkadaş,

o benim

ortam bir süre sessizleşmişti ve ben gerginlikten ağlamaya fazlasıyla yaklaşmıştım. Ama hey iyi yanından bakın, en azından resmi olarak erkek arkadaş ilan edilmiş olmuştum ve normal bir şekilde tanışmıştık.

Şimdi de, yarım saattir, biz susmaya devam ediyoruz Jay konuşuyor.

O çok tatlı, hiç bir şey demedi bize, ne cinsel yönelim anlamında ne de başka bir anlamda. İkimizi sıklıkla utandırmak gibi bir hobisi olması dışında her şey mükemmeldi.

"-sonra da onu çamaşır makinesinin içinde bulduk! Oraya nasıl girdi bilmiyorum, beş yaşındaydı."

Elimde olmadan kahkaha attım.

Sonra da göz ucuyla Louis'e baktım, halen bana yazıyordu büyük ihtimalle, telefonum titreşip duruyordu çünkü ama onunla ilgilenemezdim. Bayan Tomlinson şu an tam olarak bana bakıyor. Yanında ne oğluna bakabilirim ne de telefona.

"Beş yaşında mı!"

"Fazla yavaş büyüyordu."

Beş yaşında makinaya girebilmesine bakacak olursak bu iddia oldukça mantıklıydı. Yanağımdaki elime dayanarak yatağın yanındaki koltukta öfkeli bir yüzle telefonla uğraşan balıma baktım, bize göz atsa da başka birisiyle konuşuyor gibiydi.

Kimle konuşuyor ki? Louis'nin tek arkadaşı ben değil miydim? Bana yazsa telefon titrerdi, telefonum bozulmuştur umarım.

"Halen öyle." dedim. En azından kışkırtırsam benimle ilgilenirdi.

Başını kaldırıp göz devirdi.

"Vitamin boyuma değil beynime gidiyor gibi görünüyor."

Bana laf mı çarptı! Aman Tanrım...BU BANA İLK LAF ÇARPIŞI! VE O ÇOK TATLI!

Gülümseyip bilinçsizce başımı salladım. Kollarını bağlayıp geriye yaslandı, Jay ikimize de tatlı tatlı baş sallıyordu.

Bu güzel, harika ortamımızı elbette benim telefonuma gelen arama bozmuştu, her şeyi bozmakta ustayımdır. Ekrana baktım, annemdi, tek kaşımı kaldırıp sessize aldım ve içeriye geri dönmeden önce Louis'nin mesajlarını da hızlıca okudum.

Willycik: Aynısını senin annen yapsa böyle demezsin aptal

Willycik: MAKİNAMIZ BÜYÜKTÜ BİZİM ŞU KURUTUCUYLA KARIŞIK OLNALARDAN.

Willycik: GÜLME!

Willycik: Bu hoş değil!

Eddie: Hayır hoş

"Aslında Bayan Tomlinson biz sizden bir şey için izin alacaktık."

Başımı kaldırıp telefonu tekrar kapattım ve gülümseyerek önce Jay'e sonra da şaşkın şaşkın bana bakan Louis'e döndüm. İkisi de sessizce beni dinliyordu.

"Birkaç gün sizde kalıp kalamayacağım konusunda."

Ne sandınız, balımı rahat rahat o şerefsiz adamla yalnız bırakacağımı falan mı?

🍪

Eee bu hikeye bitmiyor napçz

It's Time / LSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin