🍪73🍪

563 87 49
                                    

Kahpelik etmeyin yorum edin siz yorum çok ederseniz ben de hızlı bölüm ederim 👊🏿

Ama düzenlemem, beleş hizmet burada size düşüyor. Yanlışları yazın, ben de zahmet etmeyeyim ve direkt düzelteyim.

🍪

Camın arkasında kalan tepsiye dakikalardır sıkılmadan bakıyordum. Damla çikolataların eriyişini, hamurun kıpırdanışını, yağlı kağıda düşen hamur parçalarının kuruyuşunu soluksuz bir ifadeyle seyre dalmak bana oldukça doğal geliyordu. Alışığım, küçükken de çizgifilmden çok fırın izlemiştim zaten. Eh sürekli annemin etrafında dolanır kadını rahat bırakmazdım, o da bu yüzden makarnayı, patatesi bile çoğu zaman fırında yaparak beni oyalardı.

Artık çocuk değilim ve elbette şu an annemin eteğine yapışmıyorum ancak bu akşam kendimi fazla duygusal hissediyor Harry tarafından çocuk gibi ilgi görmek istiyordum. Fırının başına geçmiş, tüm o eskiden kalma heyecanımla çocuk gibi kurabiyelerin başını bekliyorum. Sanırım annemi özledim...

Sarı ışığın parlattığı, onun zarif ellerinin değdiği belli olan kurabiyeleri işaret edip geriye kaydım. Çünkü, çünkü pişmiş olabilir miydi?

Bence her an yanabilir-

"Pişti mi?" Gerçek bir merakla halen cama bakıyor merakla bekliyordum ama Harry'nin kıkırtısı kulaklarımı doldurunca arkama dönüp masaya oturarak beni izleyen kıvırcığımı tek kaşımı kaldırarak süzmem gerekti.

Yanlış anlamayın üzerime üflenen sıcaklık tamamen fırından geliyor. İç çektim. O ise omzunu silkip istifini bozmadan bir parmağıyla buklesini çevirmeye başladı.

Ne! Gözlerim kocaman oldu ve yüzüm fırın camına yapışmış gibi yanmaya başladı.

NE!

Tanrım! Yanına gelmek için fazla gencim!

Bu hakareti fazla feminen yaptığı için önce şaşırmış sonra da fazla sevimli geldiği için açıkça mala dönmüştüm. Ah Harry-

"Daha on dakika oldu ve sen ondan fazla, pişti mi, diye sordun Lou." Çok güzel Lou diyor- Evet...Tamam...yaani biraz acele ediyor olabilirim. Ama kurabiyeler de hızlı pişiyor biliyorsunuz.

Neden alay etti ki şimdi benimle...

"Bu pişmedi demek mi?" Üzgün çıkan sesime kulak verip bir an dudak büzse de sonra başını abartılı bir şekilde iki yana sallamaya başladı. Harry neden BÖYLE- ya gülüyor ya da sevimli sevimli saçmalıyor!

Ah ya da üzerime üzerime geliyor... Neyse sonuç olarak ÇOK ŞAPŞAL VE GÜZEL!

Saçları uçuşurken gözleri sıkıca kapanmış, bacaklarını ileri geri sallamıştı onu izlemekse benim için her saniye kurabiyeleri izlemekten daha da güzel oluyordu. Açılıp kapandı bir iki defa mavilerim. Dudaklarım aralanmış, bakışlarım kilitlenmişti.

Sesimin çatlaması umrumda olmaksızın "Ne zaman pişer?" diyerek şapşallığı kesmesine isteksizce ama merakla sebebiyet verdim. Bana dikkat kesilip gülümsedi. Onun odağı olmak kafama iyi gelmiyor.

"Kurabiyeleri rahat bırakmalısın Williycik." Kaşlarımı çattığım halde dağılmış saçlarını düzeltmeye zahmet etmeyip yandan yandan bana gülmeye başladığında nefesimin kesilmesine engel olamıyordum. Yutkunarak yukarıda kopan gürültünün de etkisiyle kendime geldiğim. Ağlama sesi, ah evet... Ona gerçek bir tepki vermek için her zaman hazırdım elbette ama ikizlerin seslerini duymam da gerçek bir engeldi ve bu yüzden pek bir şey yapamadım. "Bana öyle deme." diyerek ayaklandım sadece.

It's Time / LSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin