Bölüm 5|Trajikomik
Eflal asansörden inip odasının bulunduğu kata ayak bastığı an Prada'larının kışkırtıcı sesi yankılandı.
Kendinden emin adımlarla odasına ilerlerken, asistanı koşarak yanına gelmişti bile.
"Günaydın Eflal Hanım."
Asistanını kısa bir bakışla geçiştirdi. Sabah katıldığı toplantı beklediğinden uzun sürmüştü ve günlük programı aksamıştı. Üstünde bunun gerginliği varken kimseyle selamlaşarak vakit kaybetmek istemiyordu.
"Bir an önce bugünkü işlerimize başlamalıyız Nil."
"Tamam Eflal Hanım ama bir sıkıntı-"
"Sana sıkıntı kelimesini yasaklamadım mı ben!"
Patronunun gergin halinden çekinen Nil dudaklarının arasından bir özür mırıldandı.
"Misafiriniz var."
"Burada olmadığımı söylemedin mi Nil?" Kıza sinirli bir bakış attı.
"Söyledim ama sizi bekleyebileceğini söyledi." Misafirin 'Sonsuza kadar bekleyebilirim.' cümlesini değiştirerek söylemişti ama patronundan bir azar daha duymamak için bunu yapmak zorundaydı.
"Kimmiş misafirim?" Biçimli kaşlarını çatarak asistanını süzdü.
"Oğuz Atasoy."
Duyduğu isimle zaten gergin olan bedeni sinirle kasıldı. Dünkü toplantıda gayet açık bir şekilde adamı terslememiş miydi? Öncesindeki tokattan bahsetmiyordu bile!
"Gönder onu Nil!"
"Gönderemem. Çünkü sizi odanızda bekliyor."
"Ne? Nil!" Öfkeden burnundan solurken asistanına bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Ki zaten bağırmıştı.
"Çok özür dilerim ama engel olamadım." Nil korkuyla mırıldandığında Eflal daha fazla kendini tutamayıp odasına ilerledi.
Bir an önce Oğuz Atasoy'u burdan göndermeliydi.
Kapıyı açtığında gözleri genç adamın üstünde durdu. Her zamanki gibiydi. Kusursuzca şekillendirilmiş saçları, üstüne tam oturmuş hiç kırışıklık bulunmayan takımıyla göze hitap ediyordu.
Masanın önündeki koltuğa evindeymişçesine rahat oturmuş, kahvesini yudumluyordu.
"Eflal, sonunda geldin demek?"
Eflal bu rahat tavır karşısında sinirle soludu. Hem kendi ofisi gibi odaya kurulmuş hem de kırk yıllık dostlarmış gibi konuşuyordu.
"Neden geldiniz Oğuz Bey?"
"Koleksiyon hakkında konuşmamız gerektiğine karar verdim."
"Peki benim bu karardan haberim var mı?" Eflal alayla düşünür gibi mırıldandı. "Ah! Tabiki de yok!"
Oğuz sinirden çıldıran kızı izledi. Çekik gözleri irileşiyor, fark etmeden yanağının içini dişliyordu. Sebepsizce bu manzara çok hoşuna gitti. Uzun süredir hiçbir şeyden böyle keyif almamıştı.
"Artık var." Ukala bir gülüşle kızı çıldırtma çabalarına devam etti. "Ayakta kaldın Eflal. Geçsene."
Bu adam, Eflal'e kendi odasında ayakta kaldın mı diyordu?
Her daha fazla yüzsüzlük yapamaz dediğinde çok daha büyüğünü yapan adamı ayakta alkışlamalıydı aslında. Çünkü bu bir yetenekti.
"Ben geçmeden önce sizi uğurlasam daha iyi olur Oğuz Bey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VELİAHT
RomanceBirbirinden çok uzakta geçmiş iki hayat aslında kader ağlarıyla örülmüştü. Bu ağları her görmezden geldiklerinde daha çok karışıp birbirlerine dolandılar. Peki ya bu ağlardan birlikte kurtulmaya karar verirlerse? Tek yapmaları gereken basit bir sö...