-26-

630 24 7
                                    

Bölüm 26|Kıskançlık?

Eflal yorgunlukla kendini süitin oturma grubuna attığında yüzünde silemediği aptal bir gülümseme vardı.

Kapanma saatine kadar Louvre'da gezmişlerdi. Defalarca o müzeye gitmiş ama hiçbir zaman Oğuz'la geçirdiği kadar güzel vakit geçirmemişti. Resmen her sanat eseri Oğuz'un yanında yeniden anlam bulmuştu. Bu yüzden müzede zamanın nasıl geçtiğini anlamayıp saatlerce orda kalmışlardı. Müzeden çıktıktan sonra kendilerini yorgunlukla müzenin yanındaki Le Cafe Marly'e atmış, birer kadeh pembe şarap içmişlerdi.

Hava karardığı ve ciddi anlamda yoruldukları için Paris'in her sokağını gezme planını bugün gerçekleştirememiş, Şoförü arayıp otele dönmüşlerdi.

Odaya girer girmez de Oğuz'un aklına yeni bir fikir gelmiş ve akşam yemeğini Les Ombres'te yemeyi teklif etmişti.

Eflal de sanki bugün hiç yorulmamış gibi fikre balıklama atlamış büyük bir istekle kabul etmişti.

Ağrıyan ayaklarına eliyle masaj yapmaya başladı. Oğuz'la ikisinin gezme isteğine bakılırsa bu ayaklar daha çok ağrıyacaktı.

Oğuz duştaydı. Eflal o işlerini halledene kadar dinlenip sonra hazırlanacaktı.

Tam bu sırada çalan telefonunu eline aldı. Kumsal arıyordu. Gülümseyip aramayı cevapladı.

"Efendim Kumi?"

"Niye açıyosun kızım! Burdan Paris kaç yazıyo biliyo musun? Ben kapıyorum sen ara!" Ve telefonu suratına kapadı.

Hayretle elindeki telefona bakarken Kumsal'ı geri aradı ve telefon resmen daha çalmadan açıldı.

"Kumsal kafayı mı yedin?"

"Kafayı falan yemedim şekerim. Ben sadece senin gibi zengin değilim. Telefon faturasıyla başa çıkamam." Eflal göz devirdi. Kumsal'ın bölüm başına aldığı kaşeyi bilmese bu fakir edebiyatına inanacaktı. "Neyse ya, sen anlat bakalım nasıl geçiyor?"

Eflal silemediği gülümsemesini yüzüne geri yerleştirdi.

"Mükemmel." Yatak odasının kapısına göz attı. Hala su sesi geldiğine emin olduğunda konuşmaya geri döndü. "Oğuz'la geçirdiğim her bir dakika kusursuz geçiyor. Çok centilmen bir adam. Aynı zamanda eğlenceli. Hem de beni bile eğlendirebilecek kadar eğlenceli. Kültürlü, bilgili."

"Aman aman! Anlatma bir yerlerim şişecek kız! Canım çekmesin."

"Bugün Louvre'a gittik ve saatlerce eserleri gezdik. Birbirimize bildiklerimizi anlattık."

"Iyy kültürlü çift! Hiç sevmem!"

"Sen sevmeyebilirsin, ben seviyorum. Onun bana bişeyler katması, yeni şeyler keşfetmemi sağlaması beni mutlu ediyor."

"Çünkü sen kahrolası bir ineksin. Ruhundan öğrencilik yıllarını atamamışsın."

"Kumi! Alay edip durma!"

"Tamam tamam. Başka neler oldu?"

"Sonra birer kadeh şarap içtik ve birazdan yemeğe gideceğiz." Başını geriye atıp sırıtmaya devam etti. "Sanırım ben Oğuz'dan hoşlanıyorum."

"Oh be! Şükürler olsun Allahım! Sonunda itiraf ettin."

"Ne demek sonunda?"

"Şu demek, sen Oğuz'dan ilk andan beri hoşlanıyorsun Eflal. Sadece gururuna yedirip kabul edemedin." Bir kaç saniye susup ekledi. "Hem bana kalırsa şu anki durumun hoşlanma evresini geçmiş, açık açık adamı seviyorsun."

VELİAHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin