Bölüm 30|Gerçekler
Yalının kapısının açılmasını beklerken ellerini sımsıkı tuttuğu adama baktı.
Onunla el ele çocukluğunun geçtiği eve gelmek içini kıpırdatıyordu. Onu zaten dünyasının merkezine almıştı ama kendinden ne kadar çok şeyi ona gösterirse o kadar ona ait olacakmış gibi hissediyordu. Ve hücrelerine kadar bu adama ait olmak istiyordu.
Oğuz üstündeki bu güzel bakışlara daha fazla dayanamayıp uzandı ve karısının alnından öptü.
"Bakma bana şöyle güzel. Kalbimi durduracaksın en sonunda."
Eflal kıkırdarken kapı açıldı ve onu Melek ablası karşıladı.
"Hoşgeldin Eflal'im!"
Eflal Oğuz'un elini bıraktığı gibi atılıp Melek ablasına sarıldı. Onun bu anne sıcaklığını hiçbir şeye değişmezdi.
"Hoş buldum Meloşum." Geri çekilip eliyle Oğuz'u gösterdi. "Bu yakışıklı da Oğuz. Gerçi düğünde gördün ama tekrar tanıştırayım." Diğer eliyle de Melek'i işaret etti. "Oğuz bu güzeller güzeli kadın da Meloşum. Kendisi annem sayılır."
Kadın mahçup bir tavırla gülümseyip elini Oğuz'a uzattı.
"Tanıştığıma memnun oldum oğlum."
Oğuz kadının elini tutup kibar bir reveransla öptü. "Ben de efendim."
"Ee? Beril Hanım niye topladı bugün bizi buraya?"
"Valla hiç bişey bilmiyorum Eflal'im. Dün gece bi anda geldi yarına hazır olun diye emirleri yağdırdı gitti. Biz de bu aile sevgisi nerden çıktı anlamadık."
Eflal şüpheyle dudağını büktü. Aile sevgisiyle ilgisi olduğunu düşünmüyordu. Kesin bu gece çok kötü şeyler olacaktı. Beril durduk yere Oğuz'un ailesini yemeğe çağırmazdı.
"Herkes geldi mi?"
"Hayır. Sadece Tomris Hanım burada. Büyük salonda babanla oturuyorlar. Hadi siz de geçin bir an önce."
"Peki tamam." Eflal kapıda daha fazla oyalanmayıp içeri adımladı. "Oğuz'un ailesi gelince birebir ilgilen Meloşum olur mu?"
Melek merak etme dercesine başını salladığında Eflal ve Oğuz içeri girdiler. Eflal'in yönlendirmesiyle salona girdiklerinde Oğuz dikkatle bu tarihi yalıyı izliyordu.
Daha önce Haszade Gala'sında gelmişti bu yalıya ama o günkü süslemelerden evin bu derece güzel olduğunu anlayamamıştı.
Aslında anlayamamasının sebebi gözlerini Eflal'in üstünden ayırmamış olması da olabilirdi.
Bir ah çekti. Ne günlerdi dercesine. İmrendiği kadının ellerini avuçlarında tuttuğuna hala inanamıyordu. Bu mükemmel kadın gerçekten onun karısı olmuştu.
Salona geçtiklerinde Tomris Hanım ve Engin Beyle merhabalaşıp yanlarına oturdular. Beril ortalarda gözükmüyordu.
"Şirket nasıl Eflal?" Tomris Hanımın sorusuyla Oğuz şaşırdı. Normal şartlarda aile büyükleri yeni evli çiftlere evliliğin nasıl gittiğini sorardı. Ama Tomris Hanım o kısmı hiç umursamadığını belirtircesine direk işi sormuştu.
Haszade kadınlarındaki bu iş hırsı gerçekten korkulacak seviyedeydi.
"Bildiğin gibi babaanneciğim. Önceden nasılsa hala aynı."
"Sevindim." Durup Oğuz'a baktı. "Oğuz, senin işlerin nasıl? Ortak projeyi sonuca bağlayabildiniz mi?"
"Açıkçası düğündü balayıydı derken işleri çok boşladık. İkimiz de kendi şirket işlerimizle uğraşıyoruz. Ancak haftaya ortak projeye başlayabilecek gibiyiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VELİAHT
Любовные романыBirbirinden çok uzakta geçmiş iki hayat aslında kader ağlarıyla örülmüştü. Bu ağları her görmezden geldiklerinde daha çok karışıp birbirlerine dolandılar. Peki ya bu ağlardan birlikte kurtulmaya karar verirlerse? Tek yapmaları gereken basit bir sö...