Bölüm 3|Eflal Haszade
Sabah koşusunu yapmış Eflal'in evine girince ilk işi soğuk bir duş almak olmuştu.
Kendini bildi bileli soğuk suyla yıkanırdı. Bunun hem vücudunu hem zihnini ayık tuttuğuna inanıyordu.
Duş sonrası saçlarını havluya sardı ve giyinme odasına geçti.
Bugün Atasoy Mücevher'le toplantıları vardı ve o sinir bozan Oğuz Atasoy'la karşılaşacaktı.
Aklına adamın dün geceki terbiyesizliği gelince sinirle şakaklarını ovdu. Resmen kendine sarkmaya çalışıp reddedilince Eflal'i ucuz bir kadın olmakla itham etmişti. Egosu aile servetinden bile çok olmalıydı.
'Klasik Türk erkeği.' diye geçirdi içinden. Demek ki yıllarca yurt dışında olması, iş konusunda kendini geliştirmesi yeterli olmamıştı. Oğuz Atasoy'un önce insan olmayı öğrenmesi gerekiyordu.
Daha fazla sinirlenmemesi gerektiğine karar verip derin bir nefes aldı. Ne de olsa bugünkü toplantıda adamın ağzının payını çok iyi verecekti.
Sıra sıra yüzlerce elbisenin dizili olduğu askılıkta göz gezdirdi. Tüm kıyafetleri renk renk gruplanmıştı. Bir tık obsesif olduğu doğruydu ama bu durumdan hiç şikayetçi değildi.
Krem süper mini boğazlı elbisesini giymeye karar verdi. Üstüne de elbiseden bir kaç parmak uzun kahverengi blazer ceketini giydi. Ceketiyle aynı renk Louboutin stilettoları ve Bottega çantasını da aldığında hazırdı.
Kısa saçlarını kuruttuktan sonra ensesinde sıkı bir topuz yaptı. Kahve tonlarında hafif bir makyaj yapıp gold takılarını taktı.
Bir Haszade olarak takı kullanmadığı gün olması mümkün değildi.
Boy aynasında süzdüğü görüntüsünden oldukça memnun bir şekilde kahvaltıya inecekti ki çalan telefonuyla durdu.
Arayan babasıydı. Merakla aramayı cevaplayıp telefonu kulağına götürdü.
"Efendim baba?"
"Eflal, seninle konuşmamız lazım. Kahvaltıya bekliyorum."
Eflal gözlerini bileğindeki saatine kaydırdı. Toplantıya çok rahat yetişirdi.
"Pekala baba. Geliyorum."
Aceleyle evden çıkarken yardımcı kadına kahvaltı yapmayacağını söyleyip kendini arabasına attı.
On beş dakika sonra yalıya vardığında babasının konuşacağı konuyu deli gibi merak ediyordu. Çünkü Engin Haszade'nin ölüm kalım meselesi olmadıkça kızını konuşmak için çağırması görülmüş şey değildi.
Tüm işleri Eflal'e bırakalı çok oluyordu. Resmi olarak şirketi kızının üstüne geçirmemişti ama tüm sorumluluk artık Eflal'e aitti. Geçirmemesinin tek sebebiyse zamanında kızı evlensin diye yaptığı küçük oyundu.
Kızının ne kadar zor bir kadın olduğunu ve asla evlenmeyeceğini biliyordu bu yüzden kızın evlendiği gün şirketinin tamamen ona kalacağına dair avukatına belge hazırlatmıştı. Ancak kız hiç oralı olmayınca Engin Haszade de daha fazla kızının inadıyla uğraşamayacağını düşünüp bu işten vazgeçmişti. Hatta böyle bir belgenin varlığı bile yıllar önce unutulup gitmişti.
Eflal bu konuyu bir kere bile düşünmemişti. Sonuç olarak tek varis kendisiydi ve şirketin yüzde yüzü kendine kalacaktı. Ne zaman olduğu hiç önemli değildi.
Yalının kapısında Melek ablası karşıladı Eflal'i. Yüzünde sıcacık gülümsemesiyle genç kadına sarıldı. Annesi küçücük yaşta terk edip gittiğinde evin çalışanı olan Melek'in elinde büyümüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VELİAHT
RomanceBirbirinden çok uzakta geçmiş iki hayat aslında kader ağlarıyla örülmüştü. Bu ağları her görmezden geldiklerinde daha çok karışıp birbirlerine dolandılar. Peki ya bu ağlardan birlikte kurtulmaya karar verirlerse? Tek yapmaları gereken basit bir sö...