Elimle ağzımı hızla kapatıp çığlık ata ata ağlıyordum. bütün korumalar içeriye girdiğinde Arif ve Akif koşarak salonda belirdi. Ancak ben ekrana bakıp öylece ağlıyordum.
''Siktir Siktir! Kapatın lan Televizyonu!''
Dizlerimin üzerine şiddetli bir şekilde düştüğümde Korumalar hızla ortadaki büyük sehpayı kaldırdı. Yaptıkları her şeyi görüyordum, duyuyordum ancak hiçbir tepki veremiyordum.
Aras...
Kaza mı geçirmişti?
Peki ya durumu nasıldı?
Aras Nasıldı!
Deliye dönmüş gibi akan gözyaşlarımın arasından kolumdan sarsılmaya başladım. Hemen ardından da İsmonun sesini duydum.
''Yenge yapma. Yenge kendine gel!''
Tepki vermedikçe daha da bağırıyor o gür sesi içime kadar işliyordu.
''Siktir! Doğa Kendine Gel!!''
Kafamı kaldırıp bütün korumalara tek tek baktım. Her birinin kafası önüne eğik fazlasıyla hüzünlü bir şekilde duruyorlardı. Ben ise neredeyse attığım çığlıklarım içinde boğulacaktım.
Aras...
Tanrım yalvarırım İyi olsun!
Yalvarırım iyi olduğunu haber ver. Dayanamıyorum!
Bahçe kapasından başka kişiler hızla içeriye girdiğnide gözyaşlarımın daha da artığını hissetim.
Buğra hızla yanıma geldi. İsmo ayağı kalkarken Buğra yere oturdu ve kollarını bana sardı.
''Şşş...Doğa! Ağlama! Lütfen ağlama...''
''Ar-Aras... Buğra Ar-Aras...''
Zorda olsa bir tepki vermeye çalıştığımda beni sakinleştirmek adına birçok çaba gösterdi ancak hiçbiri fayda etmiyordu.
''Ulan! Ulan nasıl oldu da Doğanın haberi oldu! Her birinize tembih etmedim lan ben! Görmeyecek Duymayacak demedim lan Sizi Sikik Heri-''
''Bora! Şimdi sırası Değil!''
Buğra ve Bora tartışmaya başladıklarında saniyeler içinde kapanan bilincimi ve sonrasında gelen karanlığı hissettim.
3 Saat Sonra...
Gözlerimi salondaki koltukta uzanıyor halde açtığımda yavaşça doğrulmaya çalıştım ancak, hemen başımın ucundaki uzun askılık buna izin vermiyordu. Koluma bir adet serum takılmıştı. Karnımda bulunan elim biraz daha sıklaştığında gözyaşlarıma engel olamadım. Yaşanan hiçbir şey kabus değildi öyle değil mi?
Salondaki koridordan bir ses geldiğinde yavaşça o tarafa döndüm. Gözlerim birkaç saniye gözyaşları yüzünden bulanık görse de, elimin tersiyle sildiğimde gelen kişinin Seher hanımdan başkası olmadığını gördüm. Bu defa kendimi kalkmaya zorladım.
''Uzan kızım! Sakın kalkma.''
Karşımdaki yıkılmış kadını gördüğümde içimdeki ağlama hissi dürtülense de, bir anneye bu şekilde acı çektiremezdim. Onu dinlemeden doğrulup yastığa oturur pozisyonda uzandım. Yanıma gelmesini istemem kabalık olur muydu? Bana sarılıp beni sakinleştirmesini istemem...
Düşüncelerimi duymuş gibi hızla yanımdaki boşluğa kurulup kollarını bana sardığında daha fazla kendimi tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Serumlu kolum altta kalıp canımı yaksa da, Kalbimdeki acı çok daha büyüktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret: Aşk'a Sadık♥
Aléatoire/ ~2. KİTAPTIR♥ / "ÇÜNKÜ DOĞA, SEN HAYATIMI GÜZELEŞTİRİYORSUN..." Önceden Nefretinin Nedenini Bilmiyordu, Geçmişi Aklındaki Bütün Soruların Cevaplarını, Nefret İle Yeşertiyordu. Ancak Bu Nefreti Hak Eden, Karşısında ki Kız Değildi... Geçmişi Planlay...