2.8

11.2K 569 129
                                    

Beklediğiniz bölüm(ler) geldi efendim..

Biraz geciktirdiğim için iki bölüm atıyorum. İkisi de bir biriyle bağlantılı. Bu yüzden bu bölümden hemen sonra diğerine geçip okumanızı tavsiye ediyorum.

İyi okumalar Elmalı kurabiyelerim...


______


-İdil hepimiz hazırız seni bekliyoruz. Kalk artık, mırıldanıp uyumaya devam etti.

-Eğer hemen kalmazsan Batu'ya gidip senin gelmeyeceğini söylerim. Sonra çakma sarışın fırsatçı kızlar Batu'nun yalnız olduğunu görünce h-, cümlemi tamamlamadan kalktı yataktan ve çabucak hazırlandı. Zayıf noktası Batu ve etrafında dolaşan çakma sarışınlar.

Sonunda kulübeden çıkıp kafeye ilerledik. Erkekler gelmişti çoktan. Masada cam kenarındaki yerimi aldım. Sessiz sayılabilecek kahvaltımız bitmek üzereyken Neşe hoca bütün masaları görebilecek bir yere çıktı.

-Evet çocuklar. Bugün hava güzel olduğu için öğle yemeğinden hemen sonra isteyenlerin geleceği bir yürüyüş yapacağız ormana. Dediğim gibi isteyenler gelebilir. Saat 15.00 da hazır olun, hoca çıktığı yerden indikten sonra masalar arasında konuşmalar başladı.

-Gidecek miyiz? Berkay'ın ortaya attığı soruyla herkes birbirine baktı. Aklıma Rüzgarla bugün konuşacağım geldi.

-Gideriz yaa az eğlence olur, dedi Gökmen. Ha bu arada Can'la konuşmamızdan sonra Asya ve Gökmen de konuşmuştu. Gökmen tabi ki sağlam bir yumruk yemişti. Allah'tan Can sadece bununla yetinmişti. Sonunda ortak (!) bir kararla gitmeye karar verilmişti. Bugün kesinlikle Rüzgarla konuşmam gerekti.

_______

-Hazırsanız gidelim, Neşe hoca önde yaklaşık 40 kişilik bir topluluk olarak biz arkasında kamp alanının sonundaki ormana girdik. Herkes grup halinde arka arkadaydı. Bizim grup en arkadaydı. Hava bulutluydu arada güneş kendini gösteriyordu. Etrafı inceleyerek bizimkilerin konuşmalarına kulak verdim.

-Ne kadar yürürüz mesela? Bu kadar yetmez mi? , sanki kendi istememiş ve daha sadece yarım saat kadar yürümüş olan İdil söylendi.

-Aşkım doğa yürüyüşü bu yarım saatlik olur mu? İdil somurttu.

-Böcek vardır burda, yılan bile vardır, Mine'nin söylemesiyle İdil'in ve Derin'in gözleri kocaman açıldı.

-Var mıdır ya?

-Tabi vardır burası orman sonuçta, dedi Can.

-Ayy arkada kalmayalım biraz öne geçelim. Hatta ben Neşe hocaya sormaya gidiyorum. Ne tür yaratıklar var kim bilir? İdil ve Derin de Mine'nin arkasına takılıp hızlanırken Batu da arkalarına takıldı.

-Ne yaratığı Minnoşum? diyerek Can da onların arkasına takıldı.

-Ben çatlarım meraktan beni de bekleyin, Berkay da giderken dört kişi kalmıştık. Asya beni satıp direk Gökmen'in yanına gidince gözlerimi kıstım. Salak salak gülüşüp duruyorlardı. Saf aşıklar! Rüzgarla tekrar gözlerimiz buluştu. Yürüyüşün başından beri kulaklıkları kulağındaydı. Cebim titreyince yavaşlayıp telefonumu çıkardım. Mesaj gelmişti çok sevgili(!) babamdan.

Vural Bey
Nevra kaç gündür yoksun. Eve gidiyorum ve şans eseri yan komşudan öğreniyorum kampa gittiğini! Yan komşu bile biliyor ben bilmiyorum! Her neyse sen dönünce bu konuyu konuşacağız.

Sinirle soludum. Ne zamandır gittiğim yerleri ona haber veriyordum ki? Ayrıca umrunda değildim. Bütün mutlu olduğum anları bozuyordu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Tek yan komşumuz olduğu için  Efsun teyzeden bahsediyordu. Görmüştü babamı. Allah'ım battıkça batıyorum. Başımı iki yana sallayıp arkamı döndüm. Bizimkiler neredeydi? Sadece bir anlığına durmuştum. Yanii değil mi? Telefonu açıp mesajın geldiği saate baktım. On dakika olmuştu. Düşünmek bir gün beni bitirecek. Hızlı hızlı patikayı takip ettim. Bir kaç dakika sonra yol üçe ayrılmıştı. Sabır kaybolmak istemiyorum. Telefonu çıkarıp İdil'i aradım. Büyük ihtimalle telefonu çekmiyordu. Geri dönmeyi düşünsem de gelirken de bir çok patikadan geçmiştik. Sakin olup geriye döndüm. Gidebildiğim kadar giderdim. Yürüdüm. Yol ayrımlarından hep sol tarafı seçtim. Kamp o tarafta kalıyordu. Sanırım... Dinlenmek adına durup nefes aldım. Saat 17.19 du. Kesinlikle kaybolmuştum. Anlamadığım şey ise benim olmadığı ne zaman fark edecekleriydi. Akıllı davranıp yanıma sırt çantamı almıştım. İçinden suyumu çıkarıp bir kaç yudum aldım. Bugün tahminimden de kötü gidiyordu. Havanın sabah ki halinden eser kalmamıştı. Kara bulutlar çökmüş, yağmur gelmek üzereydi. Hızla yürüdüm. Nerdeydi bu kamp? Tersim mi dönmüştü benim? Soldan gelmek yerine sağdan mı gitmeliydim?

Çaklıtlı Kekim ~yarı texting~✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin