4.5

6.3K 311 110
                                    

Hellooo elmalı kurabiyelerimm, ben geldimmm🙋‍♀️🍏

Nasılsınız bakalım? Umarım iyisinizidir. Ben yine harikayımm😝

Medya bölüm şarkımız olsuunnn🎶


İyi okumalarrrr....


Bir buçuk hafta kadar sonra, 

Nevra'dan...


Elimdeki beyaz gül buketiyle artık gözüm kapalı gidebileceğim büyük sürgülü kapıdan geçtim. Yavaş adımlarla biraz yürüdükten sonra görünmüştü. Gülümseyerek beyaz mermerli mezara yaklaştım. Önüne durunca gülümsedim.

-Ben geldim anne. Özledin mi beni? Bak sana gül getirdim çok seversin, gülleri her zaman ki baş ucundaki yerine koyacakken oranın dolu olduğunu fark ettim. Beyaz güllerle doluydu. Kaşlarım çatıldı ve çiçekleri yokladım. Oldukça tazeydi.

-Kim getirdi bunları? Şükran teyze mi geldi bu saatte yoksa Aygün teyze mi? kendi buketimi ayak ucundaki suluğa koydum.

-Çok özledim seni, dedim mezarın yanına hafifçe çökerek.

-Çok boşladım seni. Hiç gelemedim anne. Kızdın mı? Kızma. Başıma neler geldi bir bilsen. Gerçi sen beni görüyorsun değil mi? elimle toprağını okşadım.

-Senin sözünü dinliyorum. Rüyama girmiştin ya hani. Hayat çok kısa demiştin mutlu ol. Mutluyum anne. O var. Ben onunla çok mutluyum, dolu gözlerimi kırpıştırdım.

-Ağlamayacağım çünkü Rüzgar çok kızar ve üzülür. Hem sen de üzülürsün. Bana söz verdi ağlarsam hisseder. Bir daha ki gelişimde onu da getireceğim anne. Onu tanısan çok seversin, gözüm kolumdaki saate kaydı ve yavaşça çöktüğüm yerden kalktım.

-Şimdi gitmeliyim. Dershaneye geç kalacağım. Doğum günümde ilk seninle vakit geçirmek istedim. Her zaman ki gibi, tekrar okşadım toprağını. Çiçekleri kontrol ettim, düzelttim. Mezar taşının üstüne ufak bir öpücük bıraktım.

-Ben yine geleceğim tamam mı? Görüşürüz annecim, arkamı dönüp geldiğim yolu geri gittim ve büyük sürgülü kapıdan çıktım. Başımdaki örtüyü omuzlarıma indirip yavaşça yürümeye başladım. Saat sabah sekiz buçuktu. Yarım saatte dershaneye varmam gerektiğini hatırlayınca adımlarım hızlandı. Çantamdaki telefonumun sesini duyunca alıp açtım.

-Günaydın doğum günü kızı, gözlerimi devirdim. Bu söylemden daha doğrusu doğum günlerinden hoşlanmadığımı biliyordu.

-Günaydın İdil günaydın.

-Nerdesin bakayım? Napıyorsun?

-Dışarıdayım. Dershaneye gidiyorum, nerede olduğumu tahmin ettiği için bir kaç saniye sessiz kaldı.

-Dershane mi? İyi de bugün dershane yok ki, kaşlarımı çatıp konuştum.

-Bugün cuma İdil.

-Biliyorum kanka. Dün hoca cuma günleri dershanenin olmadığını söyledi ya.

-Duymamışım veya unutmuşum ben onu. Eve geçeyim o zaman ben.

-Hah onun için aramıştım ben seni. Öğleden sonra bir gibi her zaman ki kafede buluşacağız. Büyük bir çikolatalı kek kesip yememiz yok mu? güldüm.

-Sadece kesip yiyeceğiz. Eğer kutlama tarzı bir şeyse adımımı atmam biliyorsun İdil.

-Bilmez miyim. Hadi kapatıyorum ben orada görüşürüz.

Çaklıtlı Kekim ~yarı texting~✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin